Eşzamanlı rahatsızlıklar depresyonun en sık gözden kaçırılan nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Özellikle anksiyete bozukluğu veya dikkat eksikliği gibi durumlar, depresyonla benzer belirtiler gösterebiliyor. Bu da kişilerin yaşadıkları semptomları farklı bir rahatsızlığa bağlamasına yol açabiliyor.
Bir diğer önemli neden ise yoğun stres. Günlük yaşamın temposu, başarı baskısı ve “güçlü kalma” çabası, kişilerin stres ya da üzüntü hislerini bastırmasına neden olabiliyor. Ancak bu bastırılmış duygular, zamanla depresyonun zeminini hazırlayabiliyor.
Depresyonun fark edilmesini zorlaştıran bir diğer unsur da damgalama. Toplumda ruhsal sorunlarla ilgili önyargılar, bireylerin depresyon yaşadıklarını kabul etmekte zorlanmasına yol açabiliyor. Bu durum bazen bilinçsiz bir kaçınma haline bile dönüşebiliyor.
Uzmanlara göre depresyonun kademeli ilerlemesi de teşhisi güçleştiriyor. Ruh hali değişimleri yavaş yavaş geliştiğinde, kişi bu değişimleri olağan hale getirip gözden kaçırabiliyor.
Depresyonun yalnızca üzüntüyle sınırlı olmadığı da vurgulanıyor. Sürekli üzüntü, motivasyon kaybı, enerji düşüklüğü veya ilgisizlik gibi belirtiler depresyonun erken işaretleri olabilir. Üzüntü hissi her zaman depresyon anlamına gelmese de, bu duygular günlük yaşamı etkilemeye başladıysa bir uzmandan destek almak öneriliyor.
Tanısı konulmayan depresyon, kişinin uzun süre tedavi almadan yaşamasına neden olabiliyor. Sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, damgalanma korkusu veya belirtilerin başka rahatsızlıklara bağlanması bu durumu tetikleyen başlıca etkenler arasında yer alıyor.
Bazı bireylerde görülen disforik olmayan depresyon ise hoşnutsuzluk veya ajitasyon belirtileri olmadan ortaya çıkabiliyor. Bu durum, kişinin duygularını ifade etmede zorlandığı durumlarda daha belirgin hale gelebiliyor.