Allah her insan olarak yarattığı varlık için; akılla birlikte seçme hürriyeti ve seçimlerine göre bir takım iyi veya kötü sonuçlar vermekle karşılığını bulacak bir hayatı yaşamalarını bilinç haline getirebilmek için kitap ve elçi göndermiştir.

     Verilen nimetlerle adeta hayatın sorumlukları, külfetleri artmış ve insanın nimetlerle birlikte sorumluluklarını yerine getirerek hayatı idealize etmelerinin kazançlı çıkmalarında önemli bir yer tutacağı bilgisi verilmiştir.

     Mutlaka ameller her şeyin bir karşılığı gibi algılansa da; amellerde ihlâs ve samimiyet Allah tarafından ölçülebilen bir değer olacağı için, sadece amellere güvenmekle işin bitmeyeceği gibi, aynı zamanda Allah’a güvenmenin ve umutlanmanın da bize düşen bir tavır olduğu ifade edilmiştir. Allah ile ilişkilerimizde korku ile ümit arasında kalabilmeyi peygamberimizin de tavsiye ettiği akıldan çıkarılmamalıdır.

     Verilen tüm nimetler en küçüğüne varıncaya kadar bir güzel hayatı yaşamaya sebep olsa da; sonrasında en küçük nimetlerin bile mutlaka hesabı sorulacağı bilinciyle hayatı yaşamanın daha güzel bir hayatla yani cennetle bizleri karşı karşıya getireceğini de unutmamalıyız.

     Hayatı sadece dünyadan ibaret kabul etmenin yanlışlığı; aslında geçici tüm zevklerin kalıcı olabileceği bir yer arayışına bizleri sürüklerse, işte o zaman ahiret hayatını algılamamız kolaylaşacaktır.

     Ahiret hayatı; her türlü nimetin de külfetin de sonsuza değin süreceği bir hayattır. Sonsuzluğun algılanabilmesi ancak ve öncelikle sonu bulunan bir ömrün sahibi olduğumuz ve bir gün son bulan hayatın bu kadar çok geçici nimetlerinden sonra kalıcı bir hayatın hesapla birlikte bizi kolay yaşanan veya zor yaşanan bir hayata ulaştıracağını düşünmeyi gerektirmelidir.

     Yaşanan hayatın sadece dünyadan ibaret olduğunu iddia edenlerin ahireti düşünmemesi normal kabul edilebileceği halde; ahiretin varlığını kabul edenlerin sanki ahiret yokmuşçasına varlığına inandıkları hayat için hazırlık yapmamalarını algılamak mümkün olmuyor.

     Ahireti olmayan için sadece dünyanın var olması kendi mantığınca doğru bir iş kabul edilse de; inandığını söylediği hayatı fiilen inkar edermiş gibi davranıp, inandığı şeylerin ortaya çıkardığı sorumluluktan kaçanları, hangi mantıkla böyle davranabildiklerini sorarak galiba bulunmaları gereken hale dönüşlerini sağlamak gerekir.

     Rabbimizin ödüllendirdikleriyle, cezalandırdıkları insanoğlu sadece kendi elleriyle yaptıklarından dolayı bu karşılığı hak etmekte ve karşılarında bulmaktadırlar.

     Dünyanın zevklerinin geçici olduğunu ve kalıcı olanın ahiret hayatı olduğunu bilenler geçiciye takılıp kalmaktansa; kalıcı olanı fark ederek tüm yatırımlarını kalıcı olana yaparlar. Rabbimiz de bu şekliyle bilinmesini isteyerek şöyle buyurur.

     “ Mal mülk ve çocuklar dünya hayatının süsleridir; ama ürünü kalıcı olan dürüst ve erdemli davranışlar ise, karşılığı bakımından, Rabbinin katında daha değerli ve bir ümit kaynağı olarak daha verimlidir.”(Kehf 18/46)

     Kalıcı olanın hak edilebilmesi veya elden kaçırılması; geçici olandan faydalanmakla veya geçici olana takılıp kalarak onun geçiciliğini fark etmemekten geçer. Yemeğin lezzetini alıp; tadının kaçmaması için devamlı tencerenin başında oturup, her dakika yemekten tadarak damakta geçici tat bıraktığı halde kalıcı tat yakalamaya çalışmak işte bu anlamda dünyevileşen insanın çelişkisi ve yaptığıdır.

     Rabbimiz faydalanmamız için pek çok nimet yarattığı halde onun geçiciliğinden uzak bir dalgınlıkla, geçici olanın kalıcı nimetlermiş gibi saklanmaya kalkışılması da; sorumluluğun unutulup dünyevileşme hastalığına yakalanmaktan başka bir şey değildir.

     Rabbimiz; kalıcı olanı hedefleyerek geçici olan nimetlerden faydalanmamızın fıtrata daha uygun olduğunu da öğretmiştir.

     Kalıcı olan ödülü hak edebilmek için; iman etmek, rabbimize güvenmek, bağışlanmayacak günahlardan ve hayasızlıktan kaçınmak, öfkelendiğinde affedebilmek, vahyin çağrısına kulak verebilmek için daima vahiyle meşgul olup rabbimizin emirlerini yerine getirmek, namazlarda dikkatli ve devamlı olmak, her konuda müşavere yaparak karar vermek, infak edenlerden olmak,zorla kendi hayat tarzlarını kabul ettirmeye kalkışan zalimlere  karşı mücadele etmekten vazgeçmemek olarak rabbimiz sıralamış ve şöyle demiştir.

“ (UNUTMAYIN Kİ,) size ne verildiyse bu dünya hayatından (geçici) bir zevk almanız içindir. Allah katında olan ise daha iyi ve daha kalıcıdır. (Bu ödül,) iman eden ve Rablerine güvenenler (içindir);

“ bağışlanmaz günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınanlar ve öfke bastığında da kolayca affedenler (için);”

“ Rablerinin (çağrısına) karşılık verenler ve namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar (için); ve (bütün ortak meselelerini) aralarında danışma ile karara bağlayanlar (için); ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden başkalarına harcayanlar (için);”

“ ve bir zorbalık ile karşılaştıkları zaman kendilerini savunanlar (için).
”(Şura 42/36-39)