Her acıyı kendi ideolojisi ve kötü emellerine alet etmeyi huy edinmiş ahlaksız insanlar, Soma’daki katliamı da hükümete fatura edip “Başbakan istifa” söylemini tercih ettiler. Soma faciasının asıl sorumlusu şirket patronu Alp Gürkan değilmiş de Erdoğan’mış gibi yazıldı, çizildi.
 
Medyadaki nefret söylemi had safhaya ulaştı. Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, hayatını kaybedenler için “Bu olanlar onlara müstehak.” derken Posta gazetesi yazarı “Yazgülü Aldoğan” da “Onlar ne şehittir, ne gazi, kar peşinde niyazi” diyerek madende hayatını kaybedenlerin ailelerini incitmekten hiç utanmadı.
 
Zaman Gazetesi yazarı Ali Ünal da bu saygısızlığı bir adım ileriye taşıyarak Ak Parti’ye oy verenlerin Soma’da bu şekilde helak olduklarını ima etti. Zaten bu zihniyet bir Ak Partilinin ayağı taşa takılsa yahut karnı ağrısa “gayretullaha dokundu, hocamızın ahı tuttu” demeyi alışkanlık haline getirmişlerdi.
 
Ak parti ve Erdoğan nefreti kimilerinde öyle bir ruh hali ortaya çıkarmış durumdaki Ak Parti’ye sempatisi olan herkes ölsün, yok olsun, tek partili, beyaz Türklerin olsun bu ülke, “Ne mutlu o zaman Türküm diyene”
 
Sadece Erdoğan nefreti de değil, her kıvılcımda ortaya çıkan. “Bakın bakın kominist ülkeler bile yas ilan etti, İsrail bile taziyede bulundu, Müslüman ülkelerden ve Müslümanlardan ses yok” diyerek Müslümanları kendi dindaşlarından, din kardeşlerinden soğutma girişimleri de gözlerden kaçmadı. Halbuki Müslüman ülkeler de acımızı paylaşmış, uyduruk saygı duruşu, yas gösterileri yerine gıyabi cenaze namazları kılmışlardı.
 
Soma’dan çıkan her cenazede aileler, kocası, oğlu ya da kardeşi için yanıp kavrulurken bu acıları, en iyi nasıl istismar ederizin derdiyle yanıp tutuşanlar da hiç boş durmadı. Gezinin müftü karısı, bu defa madenci karısı olurken, yine Gezinin kadın kılığına girmiş provakatörleri Başbakandan dayak yiyen mağdur rolüne sokuldu.
 
Ve gazetelerin orta sayfalarında holding sahiplerinin taziye mesajlarına kadar varan reklam kokan acı istismarları. Acı paylaşmak, milletin derdiyle dertlenebilmek o kadar kolay olmasa gerekti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Taner Yıldız, altı gün aç ve uykusuz, metaneti, sağduyusuyla ve acılı ailelerle samimi alakası ile takdir edilecek içtenlikte bir tavır sergiledi.
 
Ve madenci kardeşlerimiz, şehitlerimiz…
Sağ kurtulduğu halde arkadaşlarını kaybettiği için sevinemeyen, helal kazanç yolunda sağlığını kaybetmeyi, hayatını risk etmeyi göze almış, yüzü kara, kazancı ve yüreği ak madenci kardeşlerimize geçmiş olsun diyoruz.
 
Ölen şehitlerimiz için de Allah’tan rahmet dilerken bu olayı yalnızca bir kaza olarak değerlendirme gafletinde bulunulmamalı, bu katliamın mesullerinden bu can kayıplarının hesabı mutlaka sorulmalıdır ki benzer acılar artık yaşanmasın temennisindeyiz.
 
(Bosna’da sel felaketinde hayatını kaybeden Boşnak kardeşlerimize de Allah’tan rahmet diliyor, geride kalanlar için de dualarımızı eksik etmiyoruz.)