Atatürk

29 Ekim'le ilgili manşetimizi hazırlarken, yine Atatürk'ü düşündüm. Düşündükçe, okudukça, anlamaya çalıştıkça ve zaman geçtikçe değerini, dehasını anladığımız ne müthiş bir adammış.
1919'da, daha henüz 38 yaşındayken "bir ülkeyi kurtarabileceğine dair bir kararlılık" sahibi olarak İstanbul'dan ayrılmak, 42 yaşında 700 yıllık bir imparatorluğu ortadan kaldırma cesaretini ve bir cumhuriyet kurma bilincini ortaya koymak.
Genç sayılabilecek bir yaşta bir ulusun kaderine hakim olabilmek, ona yeni ve kalıcı bir gelecek çizebilmek. 100 yıl boyunca geçerliliğini yitirmeyecek bir vizyonu ortaya koymak. İnanılmaz gibi geliyor insana. Dün cumhuriyet üzerine söylediği bazı sözleri tekrar okudum.
"Gelecek nesillerin Türkiye'de Cumhuriyet'in ilan günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını zannetmeyiniz! Bilakis, münevver ve cumhuriyetçi çocuklar, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakiki zihniyetlerini tahlil ve tespitte hiç tereddüde düşmeyeceklerdir."
Uzun yıllar sonra olacakları bu kadar doğru şekilde görmek nasıl mümkün olabilmiş!
Ya öğütleri... Sanki 21. yüzyılı da yaşamış gibi.
"Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak kaydıyla her fikre hürmet ederiz. Yalnız muarızlarımızın biraz insaflı olması lazım."
Peki şu sözlere ne dersiniz: "Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lazım olanı yapmaya hazırız."
Hayran olmamak elde mi! Diyorlar ki, "Böyle bir adam yüzyılda bir gelir."
Pek zannetmiyorum. Bu kadar etkileyici, belki bir Büyük İskender var, belki bir Fatih Sultan Mehmet... Emin olun şaka değil, bazen "Acaba uzaylı mıydı" diye düşünüyorum...