Bazı okurlarım bana sitem ediyorlar, kendi açılarından haksızda değiller, “Egemen Bağış’ın dediğini bir Danimarkalı deseydi demediğini bırakmazdın, şimdi ise susuyorsun” diyorlar.
            Açıkçası ‘sen hükümetin bakanı Egemen Bağış’ın hatırını, hâşâ bütün mevcudatı yaratan Allah’ın hatırına üstün tutuyorsun’ demeye getiriyorlar.
            Öyle bir zalimlikten Allah’a sığınırım... Kendimi bildim bileli ömrümü bir liderin, önderin, fikir adamının veya ideologun-ki nihayetinde bir insanın- dediklerinin Allah’ın ayetlerine yeğlenmesine karşı kapasitemce mücadele ederek geçirdiğimi sanıyorum.
            Ama şimdi durum başka!
            Hemen kızmayın, lafımı esirgeyecek değilim.
            Başkalığı şurada: Ortalık sis duman; kimin ne dediği, dediyse ne deyip ne demediği belli değil.
            Üstelik bu gibi durumlarda bize Allah tarafından yapılan bir ikaz var. Şu sıralar hepimizin üzerinde düşüne düşüne okumamız gereken Hucurat Suresinde:
            “Ey İman Edenler Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz”(6)
            Egemen Bağış’ın hâşâ “Bakara-makara” şeklinde Kur’an’la dalga geçtiği, Danimarkalıların yaptıkları gibi açık seçik değil. Gerçekten dedi mi demedi mi belli değil.
            Ha! Bu ülkede aziz İslam’la dalga geçenler yahut aklı sıra dalga geçmek isteyenler, ayetlere burun kıvıranlar yok mu?
            Elbette ki var! Şayet doğru ise yani Egemen Bağış’ta bunların içerisinde ise ben topuna birden şunu demek isterim:
            Evvela yapın, sonrada dönüp kakanızla oynayın!
            Hiç olmazsa boyunuzdan büyük işlere kalkışmamış olursunuz.
            Gelelim Yedi sekiz Hasan Paşa’ya.
            Kadim dostum, muhterem ağabeyim Ramazan Topraklı’dan birkaç kez dinlemiştim. Tarihte Yedi Sekiz Hasan Paşa namıyla maruf bir kişi varmış. Okuma yazma bilmediğinden ecdadın kullandığı rakamlarla yedi ve sekiz sayılarını gösteren düz ve ters “V” işareti ile imza attığı için ismi bu şekilde anılır olmuş. Ramazan ağabey “ Paşa bir karar vereceği zaman önce Batı’lı elçilere sorar ve sonra dediklerinin tersini yaparmış; çünkü  ‘Batı ne istiyorsa aksini istemek bu milletin yararınadır’ şeklinde düşünürmüş” diyerek bizlere tembihte bulunurdu.
            “Bu anlattığın doğru mu?” diye bir gün sorduğum zaman kendisi bana “bilmem, ama sen kıssaya değil hisseye bak!” şeklinde anlamlı bir cevap vermişti.
            Geçenlerde Murat Belge köşesinde bir yazı yazdı. İngiltere’de yaşayan bir arkadaşı ki yazdığına göre bu arkadaşı Gezi eylemlerinden beri Türkiye’yi izlemekteymiş, Başbakan için “miadını doldurdu” demiş. Çünkü artık Batı’lılar Türkiye’de bu Başbakanı görmek istemiyorlarmış.
            Murat Belge devamla bir televizyon kanalında Amerika’dan Henry Barkey’i dinlediğini aktarıyor. Ayrıca bu kişinin kız kardeşi Karen Barkey’de bir Osmanlı tarihçisiymiş. Henry televizyon konuşmasında Obama’nın Erdoğan’a güveninin sıfıra indiğini söylemiş.
            Sayın Belge, “Henry Barkey çıkıp ortaya atıp tutmaz, böyle bir şey söylüyorsa Obama’nın bunun söyleneceğinden bir şekilde haberi vardır, başka türlü söylemez bu yargıyı” diye yorumluyor ki bence haklı düşünüyor.
            Olay basit: ülkemizle yakından ilgilenen yabancılar, Osmanlı tarihçileri ve Batı’lı Devlet Başkanları... Denklem nede güzel oturuyor değil mi?
            Aklıma “ya istedikleri tutmazsa!” diye geçiriyordum ki, yazının devamında şöyle bir cümle geldi:
            “Avrupa Parlamentosunda bazı milletvekillerinin buradaki seçime gözlemci göndermesi talebi geldi”
            Şimdi eksik tamamlandı işte... Yaşana yaşana artık kaziye-i muhkeme haline gelen bir husus var: Batı hangi ülkede kendisi için önem arz eden seçimde amaçladığı neticeyi elde edememişse seçime hile karıştığını iddia etmiştir. Arkasından da kendisine yakın kesimleri sokağa dökmüştür.
            Sokağa dökülenleri motive eden sihirli bir kelime vardır: Özgürlük... Diktatöre karşı özgürlük mücadelesi!
            Böyle bir endişe ile Murat Belge’de hükümetin icraatlarını “riskli Ortadoğu manevraları” şeklinde niteleyip  “Türkiye’yi hiçte hayırlı olmayan serüvenlerin içine atabilir” şeklindeki Batı ağzıyla hükümeti peşinen suçlu ilan ediyor.
            Gel de Yedi Sekiz Hasan Paşa’yı rahmetle anma!
            Batı’nın özgürlük soslu demokrasi masalı mı?
            Şimdilik Mısır’ı hatırlamakla kifayet edelim... Devam edeceğiz, inşallah!