Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, önümüzdeki dönemde herkesin çok çok ihtiyatlı hareket etmesi gerektiğini belirterek, ''Hem hükümetin hem tüm devlet kuruluşlarımızın, hem şirketlerimizin farklı senaryolara hazır olması gerekecek. Hiçbir şey sürpriz olmamalı bu dönemde. 'Ya biz bu kadarını da beklemiyorduk' dememeli kimse, öyle bir dönemden geçiyoruz. Ve içinden geçmekte olduğumuz dönem son yüzyılın hiç bir dönemi ile mukayese edilemeyecek karmaşıklıkta bir dönem'' dedi.

Babacan, Hürriyet Gazetesi'nde birçok sektörden temsilcinin katılımıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye'de 2002 Kasım'dan bu yana oluşan, halkın desteğini tam arkasına almış güçlü bir irade, güçlü bir hükümetin, ekonomide doğruları da yaparak güzel sonuçlara ulaşıldığını söyledi.

Önümüzdeki dönemde herkesin çok çok ihtiyatlı hareket etmesi gerekeceğine işaret eden Babacan, ''Hem hükümetin hem tüm devlet kuruluşlarımızın, hem şirketlerimizin farklı senaryolara hazır olması gerekecek. Hiçbir şey sürpriz olmamalı bu dönemde. 'Ya biz bu kadarını da beklemiyorduk' dememeli kimse, öyle bir dönemden geçiyoruz. Ve içinden geçmekte olduğumuz dönem son yüzyılın hiçbir dönemi ile mukayese edilemeyecek karmaşıklıkta bir dönem'' dedi.

Bugün AB'nin temellerinin, ''Avro devam etsin mi etmesin mi?'', bunların sorgulanır hale geldiğini belirten Babacan, değerleri ile pek çok ülkenin örnek aldığı Avrupa'nın ve demokratik sistemin iyi olup olmadığının bile artık bazı ülkelerde sorgulanır hale geldiğini anlattı.

Babacan, şunları kaydetti:

''Geçenlerde Almanya'da katıldığım bir toplantıda Ortadoğu ülkesinden bir temsilci 'Avrupa'ya bakıyorum, fakat şu sonuçlara bak. Ülkemize gidip bunları düşüneceğiz. Demokrasi demek ki iyi sonuçlar vermeye biliyormuş' dedi. BÖyle dillendirilebiliyor. Dolayısıyla baştan da söylediğim gibi biz ne olursa olsun Avrupa'nın başarılı olmasını, güçlü olmasını istiyoruz. Ve Türkiye'nin de içinde olacağı bir Avrupa'nın hele dünyanın barışı, istikrarı ve güvenliği için de son derece hayati bir önem taşıdığını düşünüyoruz. Yoksa 'oranın bir parçası olalım, illa bir kapağı atalım da rahat edelim', öyle bir durum yok. Çünkü biz katkı vereceğiz, kazan kazan sonucu olacak ve daha güçlü bir Avrupa ama daha farklı bir Avrupa olacak. Çünkü Türkiye AB'ye üye olduğu anda artık biraz daha farklı bir Avrupa olur. Ama bu bölge için de dünya için de iyidir.''

Son 6 aydır Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da olanlara baktıklarında, Türkiye'nin tek başına, blok olarak dünyanın en önemli gücü olan 27 ülkeli AB blokundan çok daha etkili olduğuna dikkati çeken Babacan, ''Kendi içine kapanan bir Avrupa zayıflayacaktır ve dünyadaki etkinliği de azalacaktır. Ama bu dünya için iyi olmayacaktır. Dolayısıyla biz bu görüşlerimizi, politikalarımızı bu zor şartlarda dahi açıkça söylüyoruz, konuşuyoruz. 'Ne halleri varsa görsünler' diye bir duruşumuz yok. Çünkü hep beraber koordinasyon içinde politikalar uygulandığı zaman ancak dünya bu sıkıntılı ortamdan çıkabilir'' dedi.



-G-20-



Dünyada şu anda koordinasyonda, işbirliğinde de ciddi problem olduğuna işaret eden Babacan, şöyle devam etti:

''Sayın Obama'nın iki gün önceki konuşmasına bakın, Çin ile ilgili söylediklerine bakın, dünyanın birinci büyük ekonomisi ile ikinci büyük ekonomisi arasında çok ciddi görüş ayrılıkları var. Böylesine bir kriz ortamında, 'arkadaş bakın hep beraber uçuruma doğru sürükleniyoruz, gelin hep beraber ortak bir tavır takınalım da biraz toparlayalım şu işi' hala denemiyor. G-20 zirvesinde ilk 4 saat sadece 'Yunanistan'da referandum' diye bir şey ortaya atmışlardı, o tartışıldı. Dünya ekonomisinin yüzde 99'u masa etrafında oturuyor ve 4 saat boyunca dünya ekonomisinin binde üçü şöyle mi olsun böyle mi olsun tartışıldı. Ben hatta sayın Başbakan'ımıza dedim; 'Şu 20 ülke masaya biraz para koysa Yunanistan zaten çözülür. Önümüze bakalım, daha büyük meseleler var, arkadan başka şeyler de geliyor, İtalya geliyor, Fransa geliyor'...

Yunanistan'a çözüm üretemeyen G-20, bir AB, daha büyük meselelere nasıl çözüm üretecek? Dolayısıyla gerçekten şu anda uluslararası işbirliği ve politika koordinasyonu da son derece önemli. Eğer bunlar olmazsa önümüzde daha sıkıntılı bir tablo, daha farkı bir dünya konjonktürü de görebiliriz.''