Avrupa Komisyonu'nun Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Stefan Füle, ''Türkiye'nin, AB'nin bir üye devletini tanımadığı bir ortamda, kendi sorunları olabileceğini, sorun yaşayabileceğini görüyorum. Bu çerçevede biz, Türkiye'nin, bu üye devletle ilişkilerini normalleştirme konusunda adım atmasını bekliyoruz. Türkiye'nin Kıbrıs'ta kapsamlı bir çözüm için müzakereleri yürütmesini istiyor ve destekliyoruz'' dedi.

İki günlük ziyaret kapsamında İstanbul'da bulunan Füle ve Avrupa Komisyonunun Ticaretten Sorumlu Üyesi Karel De Gucht, Conrad Oteli'nde ortak basın toplantısı düzenledi.

Stefan Füle, toplantıda yaptığı konuşmada, Türk yetkililerle geçen haftadan beri görüştüklerini, yaptıkları görüşmelerde bu pozitif gündemin Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerine yeni ivme kazandıracak bir süreç olduğu konusunda hem fikir olduklarını söyledi.

Bu toplantılarda Türk muhataplarıyla pozitif gündemin değişik unsurlarını, özellikle ticari boyutunu çok derin konuşma ve daha derin tahlil etme imkanı bulduklarını anlatan Füle, De Gucht ile birlikte bu süreç içinde, daha katılımcı bir anayasa reform sürecinin oluşturulmasını taktirle karşıladıklarını ve bunun devam etmesini teşvik etmeyi istediklerini ifade etti.

Toplantıda daha sonra Stefan Füle, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, ''Türkiye ile katılım yerine, bir ayrıcalıklı ortaklık konuşuluyordu. Fransa ve Almanya'nın diplomatları, Batı Balkanlar'da da bu fikrin destek bulduğunu söylüyorlar. Acaba Sırbistan ve Karadağ için de bu fikir düşünülüyor mu?'' ve ''AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB-Türkiye ilişkilerinin Kıbrıs dönem başkanlığında zorlanacağını söylemişti. Bu durum sizi endişelendiriyor mu, ne tür bir tehlike ve zarar verebilir Kıbrıs'ın dönem başkanlığı?'' soruları üzerine Füle, şu yanıtı verdi:

''Komisyonun görevi, Türkiye ile nasıl müzakere yapılacağı. Gayet açık bir görevdir, çerçeve katılım müzakereleridir. Benim hedefim çok net, bu hedefin peşindeyim. Benim görev tanımıma baktığınızda, imtiyazlı ortaklık falan hiçbir yerde geçmez. Ben bunu ne gündemde görüyorum, ne de bunun için bir ihtiyaç görüyorum. Katılım çerçevesi elimizdeki en etkin çerçevedir ve AB-Türkiye arandaki ilişkileri tanımlamaktadır.

Bizim konuştuğumuz pozitif gündem ve bunun bağlamı, hiçbir biçimde, bir paralel süreç oluşturma gayreti değildir. Tam tersine, katılım çerçevesini genişletmek, ivme yaratmak, yeni bir kan vermektir. Hem katılım sürecine, hem de mevcut ilişkilere. Genişleme konusu, tabii ki üye devletlerce yönlendirilmektedir.''

Temmuz ayında, Kıbrıs'ın AB Dönem Başkanlığı konusunda söylenen sözleri not ettiğini ve bu ifadelerin sonunu çok uygun bulmadığını belirten Füle, şunları kaydetti:

''Öte yandan da Türkiye'nin mevcut koşulları altında, yani AB'nin bir üye devletini tanımadığı bir ortamda, kendi sorunları olabileceğini, sorun yaşayabileceğini görüyorum. Özellikle de bu tanımadıkları üye devlet tarafından yapılacak etkinliklere katılımda sorun yaşayabilir Türkiye kendi açısından. Buna bir pragmatik çözüm bulunacağı umudundayım. Bu dönem başkanlığı 6 aylık bir süredir. Bu sürenin kaybedilmiş bir fırsat olmayacağına inanıyorum. Aramızda AB-Türkiye ilişkilerini daha ileriye götürecek bir fırsatın kaçtığı ya da ihmal edildiği bir dönem olmayacağını ümit ediyorum. Hep aynı çerçeve içindeyiz, o çerçeve de katılım müzakereleri çerçevesidir, 2005 yılında kararlaştırılmıştır. Bu çerçevede biz, Türkiye'nin, bu bir üye devletle ilişkilerini normalleştirme konusunda adım atmasını bekliyoruz. Türkiye'nin Kıbrıs'ta kapsamlı bir çözüm için müzakereleri yürütmesini istiyor ve destekliyoruz.''