Merhaba değerli sporseverler. Bu başlığı okuyan Isparta Emrespor’un küme düşmesini istediğimi sanacak. Oysa, takımın içler acısı durumunu ortaya koymak için kullandım bu başlığı. Sanki, küme düşmeyle alakası olmaması gereken bu takım, son haftalarda üst üste mağlubiyetler alarak ‘sakın küme düşme’ diyenlere ‘Yok arkadaş ben düşeceğim’ diyor. 

Isparta Emrespor, Isparta’yı 3. Profesyonel Futbol Liginde temsil eden tek takım. İlk yarıda çok kötü bir grafik çizen Kırmızı – Siyahlı ekip, ikinci yarı hem şirketleşmesi hem de şirketin başına daha önce Ispartaspor’da da başkanlık yapmış olan İsmail Çalışkan’ın geçmesi ile ikinci yarının ilk haftalarında galibiyetler ve dolayısıyla başarılı sonuçlar aldı. Tabi bu noktada Teknik Direktör değişiklikleri ile takımdaki hemen hemen tüm futbolcularında değiştiğini belirtmeden geçemeyeceğim. 
 
Emrespor bu galibiyetler sürecinde Mardinspor, Diyarbakırspor ve Elazığ Belediyespor gibi ligin dibine demir atmış takımlarla oynadı ve bu takımları yenerek puan durumunda 8. Sıraya kadar yükseldi. Ancak, bu galibiyetler serisi diğer bir deyişle balayı zayıf takımların bitip, güçlü takımlarla maç oynamaya başlanması ile sona erdi. Kırmızı – Beyazlı ekip, son haftalarda mağlubiyet üstüne mağlubiyet alıyor. Adeta galibiyeti unuttu. Takım, 8. Sıradan indi geldi 15. Sıraya kadar. 
 
Sondan üçüncü sıradaki ile arasında 14 puan var iken, bu puan farkı da indi geldi 5 puana. Yani, Isparta Emrespor için akla bile getirilmeyen ‘küme düşme’ tehlikesi artık hissedilir hale geldi. Çünkü, sondan 3. Sıradaki Elazığ Belediyespor ile Emrespor arasındaki 8 puanlık fark, geçtiğimiz Pazar günü oynanan maçlarla 6’ya düştü. Emrespor kendi saha ve seyircisi önünde Darıcı Gençlerbirliğine boyun eğip 3 puan ikram ederken, Elazığ Belediyespor ise rakibini mağlup edin hanesine 3 puan daha yazdırarak 26 puana kadar yükseldi. Onun için Emrespor, şimdi küme düşmeyi ensesinde derin derin hissetmeye başladı. 
 
Dile kolay, son 8 haftadır galibiyet yüzü göremeyen Isparta Emrespor, geçtiğimiz Pazar günü Darıca Gençlerbirliği’ni konuk etti. Biraz önce de yazdığım gibi. Emrespor, rakibine 3 puanı resmen ikram etti. Neden mi? Hemen anlatayım. Emrespor, kadro yapısı bakımından çok zor gol bulan yani atan bir takım. Gol atmakta zorlanıyorsan ve bir gol atmayı da başarıyorsun veya beceriyorsan bunu korumasını bilmelisin. Eğer, gol atıp arkasından yersen bu iş olmaz arkadaş! 
 
Pazar günkü maçta müthiş bir rüzgar vardı. İlk yarıda Emrespor bu rüzgarı da arkasına alarak oynadı. Maçın 23. Dakikasında serbest atıştan Utku ile bir de gol buldu ve 1 – 0 üstünlük sağladı. Ancak, takım bu golden sonra ‘saldırayım da ikinciyi bulup rahatlayayım’ düşüncesi yerine attığı bu golün üzerine yattı. İlk yarıdaki rüzgar avantajını da kullanmadı veya kullanamadı. 
 
Maçı, Kulüp Başkanı veya Şirket Sahibi artık nasıl ifade ediliyorsa İsmail Çalışkan ile birlikte izledik. Kendisine ‘Bu takım mutlaka ikinci golü bulmalı. Yoksa işimiz zor’ dedim. Kendisi de durumun aynen benim dediğim gibi olduğunu ifade etti. 
 
Emrespor ilk yarıyı 1 – 0 önde kapadı. İkinci yarı rüzgar avantajı rakip takıma geçti. İşte, hani derler ya ‘Atamayana atarlar’ diye bu kural maçın ikinci yarısında işlemeye başladı. Rakip takım 53 ve 62. Dakikalarda olmak üzere 9 dakikada 2 gol birden buldu. 
 
Ben bu noktada bizim kaleci Akın konusunda tespitlerimi aktarmak istiyorum. Akın, sezon başından beri Emrespor’un kalesini koruyan bir isim. Yeri geldiğinde çok güzel kutarışlar yapıyor ve bazen mutlak golleri de kurtarıyor. Ama, hiç yenmeyecek golleri de kalesinde görüyor maalesef aynı Pazar günkü maçta olduğu gibi. 
 
Darıca Gençlerbirliği’nin kazandığı köşe atışını Yusuf kullandı. Kaleci Akın sayesinde belki bu futbolcu da kornerden gol atacağını düşünmemişti ve hatta hayatında ilk defa böyle gol atmayı başardı (!) Bu futbolcunun ceza sahasına gönderdiği top rüzgarın da etkisiyle arka direğe doğru ilerledi. Kalecimiz Akın, topu tutmaya çalışırken kollarının arasında topu kaleye aldı ve golü yedi. Gelelim ikinci gole. Yine kullanılan korner atışında ceza sahasına gelen topta bu defa 6 pas içinde topa yükselen Evren kafa şutu ile kaleci Akın’ın dibinden topu filelere gönderdi. 
 
Her zaman söylerim. Bir kaleci gerek yan toplarda gerekse karşıdan gelen toplarda topa çıkıyorsa mutlaka alacak. Alamıyorsa da yumrukla veya tokatlayarak topu ya kornere ya da ileriye göndererek tehlikeli bölgeden uzaklaştıracak. Alamayacağın topa çıkarsan diğer bir deyişle ıskalarsa ikinci goldeki gibi topu filelerde görürsün. Tutamayacağın topu da tutmaya çalışırkan, yumruklayıp uzaklaştırmazsan birinci goldeki gibi topu kalende görürsün. Kaleci Akın 10 pozisyonun 8’ini kurtarıyor iyi hoş da ikisini içeri aldığın zaman ve yenmeyecek golü yediğin zaman bu iş olmaz ki. Önemli olan, takımın gol attıktan sonra hemen arkasında yememen. Yoksa galibiyet nasıl gelecek. Diğer bir konu ise, ikinci yarı rüzgar avantajının rakipte olduğunu ifade etmiştim. Buna rağmen, Kaleci Akın ısrarla topu degajla oyuna soktu. Vurduğu top şiddetli rüzgarla bırakın rakip ceza sahasına geçmeyi, neredeyse dönüp Akın’ın koruduğu kaleye girecekti. Kaleci Akın topu degajla oyuna sokmada ısrar etmek yerine elle arkadaşlarına atarak yani yerden başlatmış olsa durum daha farklı olacak ve takım koordineli  atağa çıkabilecekti. Ama maalesef durum böyle olmadı. Zaten takım gol bulmakta zorlanıyor. Bulunan gol üstünlüğünü de sen basit gol yiyerek koruyamazsan mağlubiyetler arka arkaya gelir böyle işte. Ben, şunu söylüyorum. Sezon başından beri böyle hatalar yapan Akın ile bu iş olmaz. 
 
Emrespor’da diğer bir handikap ise, hırs ve galibiyete ulaşma çabasının olmaması. Takım, Pazar günkü maça iyi başladı ve ilk yarım saatte güzel bir futbol da ortaya koydu. Fakat, takımda birinci golü attıktan sonra ‘ikinciyi bulup rahatlayalım’ düşüncesi ile mağlup duruma düştükten sonra kendi saha ve seyircisinin önünde oynamanın da avantajını kullanarak ‘Bastıralım mağlup olmayalım’ düşüncesi veya derdi yok. Takımda, mağlup duruma düştükten sonra hiçbir farlılık yok. Adeta ‘Bana ne ya elimizden gelen budur’ şeklinde oynuyorlar. Diğer bir önemli konu ise, bir çok maçta Teknik Direktörler tarafından yapılan oyuncu değişiklikleri takımı ateşler ve takım mağlup ise de galip duruma gelir. Hatta, bir çok değişiklikte oyuna yeni giren futbolcu takımının gol ve gollerini atarak onu galibiyete taşır. Pazar günkü maçta; Kırmızı – Siyahlı ekibin Yugoslav Asıllı Boşnak Teknik Direktörü Mesut Demiroviç’in yaptığı tüm değişiklikler gerçi maçın 80. Dakikasında Şükrü’nün yerine Hasan’ı alarak sadece bir değişiklik yaptı ama bu takımda en küçük bir kıpırdanmayı sağlayamadı. Bu durum iki konuyu ortaya koyuyor. Ya oyuna giren futbolcular çıkandan daha vasıfsız. Ya da, Teknik Direktör takımı okuyamıyor ve kimi çıkarıp, yerine kimi sokacağını bilmiyor. Takım mağlup durumda olmasına rağmen rakip takım 3 değişiklik hakkını da kullanırken bizim Teknik Hoca, sadece bir değişiklik yapıyor. Sanki takım çok iyi onuyor ve maçı galibiyetle kapatacakmış gibi. 
 
Netice olarak; Emrespor Pazar günü Darıca Gençlerbirliğine 3 puanı göz göre göre verdi. Bu mağlubiyet ise takımı hızla küme düşme potasına itti. Ligin sondan üçüncü takımı olan Elazığ Belediyespor ile Emrespor arasında sadece ve sadece 5 puan kaldı. Oysa daha ligin bitimine 4 hafta var. Emrespor ikisi deplasmanda, ikisi evinde olmak üzere 4 maç daha oynayacak. 4 maç demek 12 puan demek. Mağlubiyetler devam ederse Elazığspor Emrespor’u yakalar ve hatta üzerine çıkarak Emrespor’u amatör kümeye gönderebilir. Bu tehlike şimdiden görülmeyi ve bu hafta deplasmanda oynanacak Erzurum Belediyespor maçından itibaren ardık ciddi bir futbol ortaya konularak alınacak galibiyetlerle küme düşme potasından acilen uzaklaşılmalıdır. Aksini düşünmek bile istemiyorum. Ha şunu da söyleyeyim, takım Elazığ Belediyespor, Diyarbakırspor ve Mardinspor’u art arda yenerek 8. Sıraya kadar yükseldiğinde ümitlenip ‘Bu takım Play – Off’a çıkabilir’ diye yazı yazmıştım. Bu ümitlerimi de geri alıyorum. Çünkü, büyük bir yanılgıya düştüğümü bu maçların ardından alınan mağlubiyetler serisi ile gördüm. 
 
Saygılarımla....