Jelatinli yoğurtları, domuz etli köftelerı, boyalı pul biberlerı, at-eşek etli sucukları gözümü- ün içine baka-baka, paralarımızı elimizden ala -ala, sağlığımızı hiçe saya-saya bizlere yediriyorsunuz. Sizin kendinize, ülkenizin insanlarına; hepsinden öte: Allah’ a karşı bir vicdani sorumluluğunuz yok mu?

 Allah’tan korkmuyor, biz kulların sağlığını umursamıyorsunuz.!.. Sığır etine tavuk, kıymaya eşek, at eti karıştırmak, birinci sınıf una ikinci sınıf un katmak, veya meyve suyuna sentetik bilinmezleri karıştırmak da noluyor!..

   Hep duymuştum. Güzel ülkemizin vilayetlerinde yayınlanan gazetelere aralıksız bakarım. Hep okumuşumdur. Domuzların musallat olduğu bazı bölgelerde sürek avları düzenlendiği, tükenmek bilmeyen domuz sürülerinin avlandığını.. Öldürülen domuzların boşa gitmediğini şimdi öğrendim..

  Geçen hafta: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, bakanlık internet sitesinde hileli, taklit ürün üreterek memleketimizin her yerine pazarlanmış görüntüsü veren üretici 173 firmanın adını açıkladı.                                                                                                                           Neredeyse ülkemizin birkaç vilayeti dışında, kansere, sağlıksızlığa, zemin hazırlayan, güzel dinimizin emirlerini de hiçe sayarak  gıdalar üretilip bizlerin önüne koyan insanların vicdanları nı sorgulama hakkı bize düşmez mi? Bal, çikolata, içecekler,süt ürünleri, yağlar, yoğurtlar, hazır köfteler, sucuklar falan hileli..Gıda, tarim bakanlığımınz böyle diyor.. Bizlere inanmak düşüyor..                                                                                         

  Mersin, Bursa, İstanbul, Adana, Denizli, Balıkesir, Ankara, Kayseri, Diyarbakır, Tekirdağ, İzmir, Çorum, Rize, Aydın, Konya, Antalya, Kırşehir, Afyonkarahisar, Ordu, Ordu, Van, Aksaray, Eskişehir, Kütahya, Sivas, Uşak, Gaziantep, Yozgat, Trabzon, Hatay (Zeytinyağına Pamukyağı katkısı), Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Samsun, Edirne, Çankırı.. devamı var.

 Bakanlık listesindeki hileli mal üreten vilayetler arasında Isparta’ nın adı geçmiyor. İnşallah diğer dönemlerde de hileli mal üretme konusunda  Isparta’ mızın adı geçmez. Ancak bu da yeterli değil. Hileli gıda maddeleri Isparta’mıza da getirilip satılmadığını kim iddia edebilir.

   Osmanlı Isparta’ sının durumuna bir bakalım. Osmanlı’ nın diğer sancaklarında hileli mal üretenlere ağır cezalar verilirken Isparta sancağında insana saygıdan dolayı en hafif cezalar uygulanıyordu. Hileli ekmek üreten veya dirheminin eksikliği, eksik tartanlar için başka sancaklarda verilen cezalar ağırdı. Öyle ki; o fırıncı, kendi fırının önünde, duvara dayalı tek kulağına çivilendiği şekilde iki namaz arası vakti kadar bekletilirdi. Ya da; para cezalarıydı. Hapis, kürek cezaları, sürgün, zincire vurma, hürriyeti bağlayıcı cezalar verilirdi. Isparta sancağında ise; nasihatımsı cezalar, ikaz, teşhir cezaları falan verilirdi.                                                                                                                             

  • Isparta sancağında dönemlere göre; hileli mal üreten esnaf çarşı ve pazarda teşhir edilirdi. Osmanlı esnafının muhatap olduğu cezalardan birisini Mutasarrıf Vali Hasan Tahsin Paşa 1875’ lerde görüyoruz. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz’ dir..Paşa İçki müptelası idi. Ayık gezmezdi. Döneminde buğday kıtlığı vardı. Özellikle halkın gıdasıyla oynayanlara sert cezalar verir, esnaf (Lonca) odasının da aynı duyarlılığı göstermesi isteniyordu.

  Osmanlı’ nın Isparta sancağında: Vicdanını askıya alarak halkın gıdasıyla oynayanları bu dönemde hiç affedilmedi. Isparta sancak halkının gıdasıyla oynalanlar, hileli mal üretenler eşek sırtına bindirilirler. Eşeği bir asker yularından tutar. Eşek üzerinde dolaştırılır. Hileli malından bir örneği başka bir asker elinde tutarak yürür, sokaklarda gezdirilirdi..

Eşek sırtında dolaştırılır. Maksat esnafı, üreticiyi yaptığını bir daha yapmamasını sağlamaktı. Önce eşek sırtında mutasarrıflık önüne getirilen gıda hilekarı sırayla; Askeri Talimhane (şimdiki askeri yazlık parkı arkası) Kereste hanı önünden (şimdiki Öğretmenevi arkası) Üzüm pazarı, Mimar Sinan camisi önünde bir vakit namazı vakti kadar öylece bekletilir. Vatandaşlar bu gidişatı merakla izlerlerdi..

Oradan Tuz pazarına takiben Pamukhan, Vakifhan önünden Kütük minare arkasından Karpuz çeşmesine takiben; Büyük mezarlık önüne. Yani Kültür sineması arkası. Hacı apti camisi önünden şimdiki Iyaşpark oteli önünü takiben Şadiye Buk’ ası (Osmanlı’nın Ruh Sağlığı Hastanesi) (Şimdiki müftülük önü.) önüne getirilir. Orada bir ezan okunma vakti müddetince öylece bekletilir. Son durak İskender mahallesinde bulunan Mevlvî Dergâhı önüne getirilen hileci esnaf (Germiyan camisinin olduğu yer) burada  nöbetçi bir Mevlevîhan hoca taerafından nasihat edilir. Pişmanlık beyanı alınır, yemin ettirilir. Eşekten indirilir.

Hadi bakalım bu esnaf Isparta sancağındaki eşek gezintisinden sonra: Jelatinli yoğurtları, domuz etli köftelerı, boyalı pul biberlerı, at-eşek etli sucukları gözümüzün içine baka-baka, paralarımızı elimizden ala -ala, sağlığımızı hiçe saya-saya bizlere yedirsin de görelim!.