İlkbahar, soğuk kışı unutturan ve yaz sıcağını hatırlatan mevsimler içindeki en sevimli ve güzel olanıdır. İlkbahar, kışta varlığını unuttuğumuz her türlü canlının dirildiği zamandır. Yer altında inzivaya çekilmiş hayvanların gün yüzüne çıktığı, güzelliğini kıştan kıskanan çiçeğin gülücüğünü kondurduğu, soğuktan korkup gizlediği filizini çıkartan ağacın bizlere merhaba dediği dönemdir. İlkbahar; tazeliğin, yeninin, sağlığın ve gençliğin iksiridir.

İlkbahar kadar güzelliğiyle insanı kendine çeken, insanı kendi dışındaki varlıklarla barışmaya çağıran ve güzeli düşünmeye, güzelin sahibini bulmaya, güzelliklerin farkına varmaya sevkeden başka bir mevsim yoktur. Diğer mevsimler de güzellik taşımakta ancak gelmesi ilkbahar kadar özlem duyulan başka bir mevsim yoktur.

Hayatımızı esir alan şehir hayatının bunaltıcı dünyasında ilkbahar, bizlere bir diriliş ve uyanış sunar. Her gün meşgul olduklarımızdan dolayı uzak kaldığımız, kendilerini unuttuğumuz ama aynı dünyayı paylaştığımız varlıklarla ilkbaharda buluşuruz.

Siyaset, para, mal-mülk vb. hayatımızı kuşatan ve tabiatla aramıza duvar ören yığınla meşguliyetlerimizden kurtulmanın ve hayatımıza farklı bir renk katmanın en güzel yolu ilkbaharda tabiata açılmaktır.Tabiatla buluşmak, tabiatın güzelliklerini yakından görmek bunalan ruhlarımıza bir hayat öpücüğüdür. Günlük koşturmacalarımız arasında körelen melekelerimizin inkişafı için doğaya dokunmak en tesirli rahatlama yoludur.

Piknik yapmak, bir ağacın altında duman içinde vakit geçirmek değildir kastettiğim. Bunlar tabiatla kucaklaşma değil tabiatın kapısında sadece tokmağı çalmaktır. Kastettiğim şey, tabiatı bizim dışımızdaki varlıklarla birlikte kendi doğal ortamlarında görmek ve tabiatı gerçek anlamda bulmaya çalışmaktır. Bunun yolu da bilmediğimiz, görmediğimiz ama bizi kendine davet eden diyarlara, yerlere, topraklara ayak basarak, gezerek ve yürüyerek yani dışımızdaki varlığın içinden geçerek bulmaktır.

Değerli Ispartalılar, ilimize Allah’ın bahşettiği o kadar güzellik var ki saymakla bitmez. Ayazmana, Gökçay, Gölcük, Milas, Aksu, Eğridir, Atabey, köylerimiz, göllerimiz, derelerimiz, kanyonumuz. Yazmakla bitmez. Her hafta sonu bir yere gitmeye kalksanız emin olunuz 52 haftanın 52’si dolar hatta yılları bile doldurur. Taşıyla toprağıyla bereket ve güzelliklere ev sahipliği yapan ilimizin doğal güzelliklerinin farkına varmanın tam zamanı. Bugünler, günlük işlerimizden dolayı uzak kaldığımız tabiatı doya doya yaşama ve onunla hasret giderme zamanıdır. Çoluk çocuğumuzun sağlığı, şehir hayatında daralan ruhlarımızın ferahlaması için özellikle bu aylarda tabiatla kucaklaşmayı öneriyorum. Bu bağlamda kendi başımıza ya da ilimizde doğa sporları yapan ve insanların tabiatın diriltici soluklarını duymalarını sağlayan kulüpler (Göldosk vs.) Ispartalıları tabiatın huzurlu iklimine çağırmakta. Sadece bir adım atarak ne kadar güzellikten mahrum kaldığımızı görebiliriz.

En güzel ve sevimli halini yaşadığımız ilkbaharın tazeliğinden nasiplenmek, düşüncelerimizi ve bilgimizi zenginleştirmek, Yaratanın bizlere sunduğu sayısız güzelliklerden geçip düşüncelerimize yeni ufuklar çizmek için ufak bir hamleye ne dersiniz?

“Çok okuyan mı, gezen mi daha çok bilir?” sorusunun cevabı göreceli ama gezip görünce eminim ikincisi daha ağır basacaktır.

Herkese sağlıklı, mutlu ve bereketli günler dilerim.