Sevgili dostlar, ITKM (Isparta Ticaret ve Kültür Merkezi) inşaatında sona yaklaşıldı…
Kolay değil,
25 yıldır yoğun bakımda yatan hastanın tekrar sağlığına kavuşarak normal hayatına dönmesi gibi…
Isparta’da çeyrek asırdır vatandaşın en önemli gündem maddesi ITKM olmuştur,
Aynı şekilde siyasetinde gündemi olmuştur…
Her siyasetçinin, her başkan adayının “en büyük rüyası” olmuştur…
“İnşaatı ben bitireceğim” vaatleri en birinci gündem maddesi olmuştur! 
Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’inde en büyük vaatlerinden birisi de ITKM inşaatını bitirmekti…
Göreve gelir gelmez; “Geçmişle devlet ilgilensin, gelecekle biz ilgilenelim” diyerek inşaatın yeniden başlamasını sağladı…
ITKM inşaatı inşallah yakında bitecek…
Ancak görüyoruz ki bazı kesimler tarafından mesele basitleştirilmeye, değersizleştirilmeye çalışılıyor…
Kedinin uzanamadığı ciğere murdar demesi gibi algı oluşturulmaya çalışılıyor…
Burada STK’lara, basına ve şehrin kanaat önderlerine büyük görevler düşüyor,
Görev ney!
ITKM’yi değersizleştirmeye, basitleştirmeye çalışanlara karşı değerini, önemini belgelerle ortaya koyarak anlatmak…
Isparta Ticaret ve Sanayi Odasının öncülüğünde Esnaf Odaları, Ticaret Borsası, İnşaat Mühendisleri Odası, Emlakçılar Odası, Mimarlar Odası gibi ilgili odalar tarafından bir komisyon kurulsun ve 25 yıldır sürüncemede kalan ITKM inşaatı yüzünden Isparta’nın kaybı ortaya konsun,
İstihdam açısından kaybı, milli ekonomi açısından kaybı ve en önemlisi de manevi kaybı belgeler halinde ortaya konsun…
Isparta’nın kaybı belgelerle ortaya konsun ki, meseleyi basitleştirmeye çalışanlar, önünü göremeyenler görsün…
“Görsün” demişken yazımızı bir kıssadan hisseyle kapatalım…
 Anadolu’da köy evine bir “Şıh Efendi” misafir gelmiş, 
Cübbesiyle, sarığıyla, sakalıyla heybetlice başköşeye oturmuş,
Herkes pür dikkat!
 Şıh Efendiye bakıyormuş…
Acaba ne söyleyecek?
Nasıl bir keramet gösterecek?
Herkes merak içindeymiş!
Şıh Efendi konuşmaya başlamış, 
Ancak arada bir “hoşt-hoşt” diyerek irkiliyormuş…
Köylüler bunun bir keramet olduğunu anlayarak merakla sormuşlar;
“Ya Şıh Efendi nedir o arada bir hoşt dediğin?
Şıh Efendi cevap vermiş; “Bir köpek Kabe'nin duvarına işeyecekmiş gibi niyetleniyor, bende onu görüyorum ve hoşt diye kovalıyorum” demiş…
Bunu duyan köylülerin Şıh Efendiye olan saygısı, hürmeti bir kat daha artmış…
Konuşma bittikten sonra köyün hanım ağası sofrayı hazırlamış, 
Herkesin önüne üzerinde löp-löp et olan pilav gelmiş...
Şıh Efendinin tabağında sadece kuru pilav var…
Şıh Efendi bir süre etsiz tabağa baktıktan sonra hanım ağaya dönerek; “Benim tabağımda et niye yok, bunun bir sebebi var mıdır ey hanım ağa?” diye sormuş…
Hanım ağa Şıh Efendinin tabağını ters çevirerek onun etlerinin pilavın altında olduğunu göstermiş…
Ve pilavın altındaki etlerin gözükmesiyle birlikte elindeki kepçeyle Şıh Efendinin ense köküne vurmuş…
Hanım ağa demiş ki; “Ulan tabağındaki eti görmüyorsun da, taaa binlerce kilometre uzaklıktaki iti mi görüyorsun?
Sonuç;
Sevgili dostlar, demek ki bazen önünü göremeyenlere usulünce göstermek gerekiyormuş!
Hepinize önce sağlık, sonra kolaylıklar diliyorum…