Madem ki koskoca 190 bin merkez nüfuslu Isparta şehrin tek profesyonel takımını kaldıramıyor veya fazla görüyor. Madem ki, yöneticiliğin sorumluluğundan uzak ve sokaktan toplanan kulübe yönetici olabilir, madem ki takım bu kadar yalnız bırakılıyor.

Madem ki, Ispartaspor bu şehrin üzerinde bir yük. O zaman kapatın da kurtulun.

Artık Ispartaspor'daki olayları yaza yaza yazacak kelime kalmadı. Hani derler ya geli¬nen son nokta diye.

İşte öyle bir durum.

Ispartaspor'un sezon başında bu yana yaşadığı olayları, yönetim tarafından yapılan hataları daha önceki yazılarımda defalarca yazdım. Tekrar yazıp siz değerli sporseverleri sıkmak istemiyorum.

Zaten, siz de bunları artık adınız gibi biliyorsunuz.

Ben direkt olarak Perşembe günü Ispartaspor'un kendi saha ve seyircisi önünde oynadığı maça gelmek istiyorum. Bu maç öncesi, bugüne kadar olduğu gibi ve Ispartaspor'un en zor günlerinde ona sahip çıktığımız gibi Ispartaspor'un maçında tribünleri biraz olsun doldurmak ve takımımıza destek verilmesini sağlamak için Levent Doğan arkadaşımla birlikte bir çalışma yaparak bazı okul müdürlüklerine rica ederek öğrencilerin boş geçen derslerinde Ispartaspor maçına gelmelerini sağladık.

Bunda kısmen de olsa başarı sağladık. Ama, tribünlere baktığımızda başta şeref tribünü olmak üzere her taraf boştu. Buradan sayın Vali Ali Haydar Öner'e teşekkür ediyorum.

Zira, kendisi bu maça gelerek şeref tribünündeki yerini alan tek protokol üyesiydi. Diğerleri nerede? Onlar tatile gittiler sanıyorum. Çünkü yoklardı. Hatta, maçta Ispartaspor Kulüp Başkanı bile yoktu.

Böyle olmaz beyler, böyle olmaz. Böylesine bir yalnızlık asla olmaz. Ispartaspor bu kadar yalnız bırakılmayı hak etmiyor. Ispartaspor bu kadar kötü yönetilip taraftarları stadyumdan soğutarak boş tribünlere oynayıp rezillikler yaşamayı hak etmiyor.

Bilindiği gibi Ispartaspor'da yönetimin lisansa engel borçları futbol federasyonuna ödemediği için takım sahaya gençlerden kurulu ekiple çıkıyor. Bu gençler de sezon başından bu yana ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak, önceki gün oynana Keçiören Sportif A.Ş. maçını ben bunların dışında tutuyorum.

Zira, takım ilk yarı çok güzel bir futbol oynadı ve bu güzel oyununu bulduğu iki golle de süsledi.

Futbolda 2 - O'dan sonra maç vermek çok zordur veya çok nadir görülen bir olaydır. Gençlerimiz ilk yarı sonunda soyunma odasına 2 farklı üstünlükle gittiler. Bu da, bizleri ve maça gelen çok az sayıdaki taraftarı çok mutlu etti.

Ancak, maçın ikinci yarısında ise adeta şok olduk. Sanki, ilk yarıdaki Ispartaspor gitmiş yerine büyük kademe hataları yapan bir takım gelmişti. Nitekim, yapılan iki büyük hata, buna Kaleci Akın'ın da hataları eklenince üç dakikada 2 -O'lık üstünlük yerini 2 - 2'lik beraberliğe bıraktı.

Bu dakikadan sonra, o ilkyarıdaki kontrollü oyun oynayan Ispartaspor takımı dağıldı ve sahada ne yaptığını bilmeyen, aldığı topu sadece ve sadece kendisinden   uzaklaştırma adına sağa - sola vuran bir takım ortaya çıktı.

Bunu fırsat bilen Keçiören ise üçüncü golünü de bularak iyice rahatladı. Yeşil - Pembeli genç futbolcularımız ilk yarıda çok güzel kontrol ettikleri Keçiören'in 9 numaralı oyuncusu fiziği iki Ispartaspor oyuncusu eden Eray'ı ikinci yarı durdurama-dılar ve bu futbolcu ikinci yarı 3 gol birden attı.

Gelelim maçın hakem trio-suna. Maçın orta hakemi Bingöl Bölgesinden Mehmet Kaftancı ilk yarıda başarılı bir yö¬netim gösterdi. Ama, aynı şeyi ikinci yarı için söylemek mümkün değil. Orta hakemin en büyük hatası  ise,  Keçiören ceza sahası içine gelen topta Eray'a kendi kalecilerinin topa çift yumruk çıkıyorum derken vurması ile Eray'ın yerde kalması ve hakemin de Ispartasporlu Şevki'ye kırmızı kart göstermesiydi.

Zaten bu olaydan sonra hakem, tüm takdir haklarını rakip Keçiören'den yana kullandı ve Ispartaspor'un mağlubiyetine zemin hazırladı.

Öyle yada böyle, Ispartaspor bu maçı asla ve asla kaybetmemeli hatta mutlak 3 puanla ayrılmalıydı. Çünkü, karşısındaki rakip lider veya liderliğe oynayan birtakım değildi. Karşısındaki takım kendisinin bir alt sırasında bulunan ve kümede kalma mücadelesinde kendisinin rakibi olan Keçiören Sportif A.Ş takımıydı.

Ve Ispartaspor bu maçı kazanarak puanını 3'ten 6'ya çıkartıp hem rakibinin 1 puanda kalmasını sağlayacak hem de rakibi ile puan farkını açarak küme düşme potasında da olsa rahat bir nefes alacaktı. Ancak, olmadı ve galibiyet rakibe adeta altın tepside ikram edilerek, rakip Keçiören 1 olan puanını 4'e çıkarıp kendi bulunduğu yere Ispartaspor'u itti.

Son olarak şu olağanüstü genel kurul safsatasına değinmek istiyorum. Yönetim görevinden istifa ediyor ve olağanüstü kongre kararı alıyor. Bu doğrultuda 15 gün içinde kulüp olağanüstü kongreye gidiyor.

İlk hafta çoğunluk sağlanamıyor ve kongre ertesi haftaya kalıyor. Ancak, o da ne ertesi hafta da yöne¬timin 'Ispartaspor'a başkan bulduk. İstanbuldan gelecek bir işadamı' söylemiyle kongre yine yapılamıyor.

Zaten yapılsa da ortada mevcut yönetimin dışında liste çıkaran olmuyor. Yani takım resmen yalnızları oynuyor. Kongre süreci de resmen safsataya dönüşüyor. Bundan sonra yönetim ne yapar? Tekrar olağanüstü kongre kararı alır mı? Alırsa ne zaman alır? Kongreye gidildiği zaman takıma kim sahip çıkar ve kongrede göreve gelir? Tüm bunlar şuanda Ispartaspor için cevap bekleyen sorular.

İnşallah bir gün gelir bu sorular cevabını bulur.

Tabi iş işten geçmeden....

Saygılarımla...