KEREVİT DENİNCE AKLA;

EĞİRDİR VE ISPARTA GELİR…

 

                            Zeki TARHAN – ANKARA

                                        -------------------------------------

 

                        Vali OĞUZ,”İlim şehri Isparta” diyor ve bu söylemle yatıp kalkıyor ya, ha bir de,”Isparta vazifelidir” diyor ya, biz de diyoruz ki; KEREVİT’İN BAŞKENTİ EĞİRDİR’ dir ve bununla vazifelidir… Ülkemizde, Kerevitle ilgili en kapsamlı araştırmalar yapan kurum, Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsüdür. Kısa adı: AKSAM.

                       Ülkemizde, KEREVİT KULUÇKAHANESİ bulunmamakta. AKSAM  bünyesinde  faaliyete geçirilecek olan tam kontrollü KULUÇKAHANE ilk ve tek olacak. AKSAM’a kazandırılacak bu KULUÇKAHANE, Ülkemizin KEREVİT’le ilgili ana sorununa büyük ölçüde katkıda bulunacak…ÜRETİM VE İHRAÇTA YAŞANAN DARBOĞAZLAR,BU MERKEZDE ÇÖZÜLECEK…

                                                                ***

                       “KEREVİT” deyip geçmeyin.Avrupa insanı,seviyor bizim tatlısu istakozumuzu. Hele bu Kerevit,EĞİRDİR GÖLÜ’nün ise, tadına doyum olmuyor…Ve her geçen gün de, ekonomik değeri artıyor…Ve bu durum, Kerevitin kültür koşullarında üretimini kaçınılmaz kılıyor…Üretilen yavrularla,yeni kerevit kaynakları oluşturuluyor…Ve böylece, popülasyon dengesi bozulmuş Göllerin Kerevitlendirilmesi ile de bu denge kurulmuş oluyor…

 

                                                               ***

                    Türkiye Kerevitlerinin en çok ihraç edildiği ülkeler; Fransa,Almanya ve İsveç. Kerevitin eti,her şeyden önce çok lezzetli.%20 oranında ham proteine sahip lüks bir yiyecek.Düşük kaloriye sahip, (B) grubu vitaminleri,sodyum,potasyum,kalsiyum ve magnezyum yönünden zengin bir besin Kerevit. (C) vitamini ve karoten içeriğinin,birçok ticari balık türünden daha yüksek olduğu da bilinmekte…

                                                                ***

                   Ülkemizde ilk kez, Uluabat (=Apolyont) ve Manyas Göllerinde,1960’lı yıllarda avlanarak ihraç edilmeye başlanır…Ve Kerevite karşı yoğun bir talep vardır.Bu talebin karşılanması gerekir…Başta Eğirdir olmak üzere; Işıklı,Beyşehir,Akşehir;Eber ve Hotamış Gölleri olmak üzere bütün rezervuarlarımızdan avlanan Kerevitler ihraç edilir…

                  Dikkat çeken bir husus vardır: O dönemde üretimin %60’lık kısmı, tek başına EĞİRDİR GÖLÜ’nden sağlanmıştır.

                   60’lı-70’li yıllar geride kalmış,80’li yılların ortalarına gelinmiştir…85’yılında ortaya çıkan PLUQUE (=Plak) yada “Kerevit Vebası” hastalığı,Kerevit üretimini ve de ihracını büyük ölçüde aksatır. Öyle ki; 84’de 8.000 ton olan Kerevit üretimi,200 tona kadar düşecektir.

                   Tehlike çanları çalmaya başlamıştır…Kerevit stokları da tükenmek üzeredir. Bizdeki manzara buydu ama, Avrupa’nın bitmek-tükenmek bilmeyen talepleri, karşılanamaz hale gelmişti. Bu durumda yapılabilecek şey;ya stoklar takviye edilecek,yada Göllerimiz restorasyona tabi tutulacaktı…İşte bu süreçte, KEREVİT YETİŞTİRİCİLİĞİ önem kazanmaya başlıyordu…Bu süreç,yeni bir dönemi işaret ediyor,su ürünlerinde belki de post modernizmin ayak sesleri duyuluyordu…

                                                           ***

                  Ülkemiz ve özellikle GÖLLER BÖLGESİ Kerevit üretiminin, o eski,şaşaalı,debdebeli yıllardaki seviyesine yükselmesi ve ihracatına yönelik,yeni işlenmiş ürünlerin geliştirilmesi gerekiyordu ve bu bir hayal değildi.

                   Kerevit üretimi ve ihracında yaşanan darboğazın tek çözüm yolu; TAM KONTROLLÜ KULUÇKAHANE yapımından geçiyordu…İşleme Ünitesi de kaçınılmaz hale gelmişti ve faaliyete geçirilmesi gerekiyordu…Su ürünleri avcı ve yetiştiricileri için olduğu kadar,işleme tesisi çalışanlarına eğitim verilmesi de hedeflenmişti…

                                                         ***

                65’ – 85’li yılları anarken, ülkemizdeki Kerevit üretiminin ekonomik önemini övünerek anlatıyoruz…Ya bugün?!!! Bölgemiz; KEREVİT konusundaki LİDER’liğini şüphesiz sürdürecektir…Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitümüze kazandırılacak olan KULUÇKAHANE, Kerevitle ilgili temel sorunları çözecektir…

               Kültür Ortamında Kerevit üretimi, Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsünde,yani AKSAM’da,Kurum Personeli tarafından gerçekleştirilecek…Sağlıklı anaçların kültür ortamına aktarımı ise; Doğal Göl ve Göletlerden avcılık yoluyla sağlanacak…

              …Ve böylece; Bölgemizin ulusal ve uluslar arası tanınırlığı da zirveye ulaşmış olacak…Yurt dışına ihraç edilen Kerevitler,sadece doğal ortamlarından avcılık yoluyla değil,yetiştiricilik alanında,Ticari işletmeler boyutunda da ele alınmak zorundadır…

             İşte EĞİRDİR ve ISPARTA,bunun için vazifelidir…Isparta, “İLİM ŞEHRİ” olacaksa, Eğirdir’e  KULUÇKAHANE mutlaka kazandırılmalıdır.Yoksa, “İLİM ŞEHRİ”ni hiç kimse telâffuz edemez!!!

                                                       ***

             Şöyle bir düşünelim; Ülkemizin iç sularının %70’lik kısmı,EĞİRDİR SU ÜRÜNLERİ’nin sorumluluk alanında bulunuyor…Ve bu alan,34 ili kapsıyor.İşte bu Bölgede; 5.000’den fazla,balıkçılık faaliyeti yürütmekte olan kişi var. 30’dan fazla da, SU ÜRÜNLERİ İŞLEME TESİSİ mevcut.

           Ama,gelin görün ki; Ülkemizde bir tane dahi KEREVİT KULUÇKAHANESİ YOK!!! Neyi bekliyoruz?!!! Isparta’nın “İLİM ŞEHRİ” olması için, tüm yasal mevzuatın değişmesini mi bekleyeceğiz?!!! BAKA’nın merkezi Isparta.Genel Sekreteri Isparta’lı. Kalkınma Ajansımızın başında da vali OĞUZ var. KEREVİT PROJESİ’ne BAKA’nın nasıl baktığına,kamuoyu elbette ki merak edecek ve de takip edecektir…

                                                       ***

             Ülkemizde ilk ve tek olacak kontrollu Kerevit Kuluçkahanesi,tıpkı GÜL VADİSİ gibi, sadece Eğirdir’i ve Isparta’yı değil,Bölgemizi ve 34 ili kalkındıracaktır…Elde edilecek Kerevit yavruları doğaya salınacak,hastalıksız bireyler elde edilecek,hastalıkla mücadele gibi konularda çözüm aranacak…Ve bozulmuş olan Göl eko-sistemleri onarılmış,ekolojik dengeleri de sağlanmış olacak…

            Eğirdir Gölünde,ne kadar Kerevit Stokumuz var biliyor musunuz?!!!Söyleyelim: 75 Ton. Nerelerden nereye değil mi?!!! İşte ( 0 ) yok oluş demeden, KÜLTÜR ORTAMINA koşar adım,MARŞ!!! MARŞ!!! Demek zorundayız.Bilmem anlatabildim mi?

          Yoksa,İLİM ŞEHRİ gelecek diye mi bekleyeceğiz?!!!

 

                                                                     GELECEK YAZI: TIBBİ SÜLÜKLER

 

                                                                   Bizi izlemeye devam edin…