Çocuğumuza; biz yemedik bari siz yiyin, biz görmedik siz görün diyerek yaptığımız fedakârlıklarla övünmeye ve sonrasında “aman korkuyla başlayan bir din anlayışı olmasın” diye hep cennetten bahsedip, bir türlü cehennemi layık görememekten kaynaklanan ve en kötüsü cehennemin unutulduğu bir ömür geçirmelerini reva gören topluluklar haline geldik.

Korkmasın, kan görmesin diyerek kurban kesilirken uzak tuttuğumuz dünyada; zalimlerin insanların kanını akıtırken görmelerine engel olamadığımız bir yana engel olabilmek adına bir çaba bile gösteremez duruma düştük.

Cehennemle korkutmayalım derken sanki dünya cennetlerinde yaşatmak adına hiçbir sınır kaygısına girmeden, herkesten daha iyi yaşaması için gözü dönmüş kapitalistler gibi para kazanmada ve para harcamada, fedakârlıklar yapmada ölçüsüzce harcamaya devam edebildik.

Korkunun asıl olduğu eğitim mantığından sıyrılmak adına; artık ödüllendirmeyi tek eğitim metodu haline getirmekle, çocuklarımıza iyilik yapalım derken kötülük yaptığımızı bile fark edemedik.

Rabbimizin Kuran’da cehennemle ilgili ayetlerini görmezden gelerek kendi mantığımızca ve kendi ölçümüzde, cennet ve cehennem kavramlarının hayatımızda gezmesine izin verme hakkını haşa Allah’a rağmen kendimizde bile görmeye başlayanlarımız oldu.

Cehennemin ve cennetin akıldan çıkarılması, davranışlarımız üzerinde daha bilinçli davranmayı unutturduğu için; artık ne idüğü belirsiz işler yaparak ardından gelebilecek bireysel ve toplumsal tehlikelerin farkına varamaz olduk.

Dünyada yaşarken dikkat etmemiz gereken standartların unutulmasıyla başlayan hezeyanlarımız sonrasında ahireti ve hesabı akıldan çıkartarak; davranışlarımızda nasıl olursak olalım nasıl olsa sadece sözle müslümanız demekle cennete gideceğimiz gibi bir hayale kapılmamıza sebep oluverdik.

Başkalarının yanlışlarını kendine hayat tarzı edinen bir topluluğun; sonrasında yanlış yapanların cezalandırılacağı cehenneme gidişlerini hiç aklımıza bile getirmek istemedik.

Cehennemin ve cennetin dünyadaki davranışlarımız, algılarımız ve tavırlarımızla ilgili olduğu; Allah’a güvenip sorumluluklarını yerinme getirmeyenlerin, cehennemi hak edeceklerine dair ayetleri görmezden gelebildik.

Cehennemin azabının çok kötü olduğunu bildiğimiz halde, hiçbir şey yapmadan cenneti hak edeceğimize dair düşüncelerle şeytana arkadaşlık yapmaya devam ede geldiğimiz bir ömür sürdük.

Evet; bütün bunlar bizim dertlerimizdi ve rabbimizin gösterdiği şekildeki bir kurtuluş yoluna girmekle kendimizi kurtarabileceğimizin de farkındaydık.

Bütün bunlara rağmen neler yapabiliriz diye düşündüğümüzde mutlaka Kuran bize rehberlik yapacak, Hz.Muhammed (s.a.v) yolu bize tarif edecektir.

Kim rabbimizin bizi zorla kendi yoluna iletmesini beklerse; işte bu noktada daha önce helak olmuş toplumları aklına getirmelidir.

Rabbimiz bizim bilinçli tercihlerle kendi yoluna girmemizi, kulluğumuzu isteyerek yapmamızı ister ve bizlerden bekler.

Hayatın dikkatlice değerlendirmesini yapabilenler; mutlaka gönderilen kitap ve peygamberlerden haberdar olmakla sorumluklarını artırdıkları gibi, hayatı da kolaylaştıran hükümlerle kendilerine gösterilen yoldan gitmeyi becerebilmelidirler.

Gösterilen yoldan gidebilmek için rabbimizin öncelikle akıl vermiş olması; sonrasında verdiği pek çok nimetle bizi rahat bir hayatı yaşamak için ödüllendirmesi fark edilmelidir.

Bu kadar nimetin sayılmakla bitmesi söz konusu değilken; suyun içindeki balıkların suyun farkında olamaması gibi, nimetleri vereni fark edememek mutlak isyanın veya aklını kullanamamanın bir göstergesi olsa gerektir.

Kendilerini çok akıllı ve iş bilen olarak görüp toplumlara yol göstermeye kalkışanların; kendi yollarını kaybetmeleri anlaşılamaz kargaşanın hüküm sürmesinden başka bir işe yaramayacaktır.

Cehennemin korkusunu hissedince kendini kurtarabilmek için her yere suç atarak kendini kurtarmaya kalkışanlar; aslında kendi akıllarını kullanamamanın cezasını çekerek işledikleri tüm amellerin hesabını vermek zorunda kalacaklardır.

Hiç kimse bir başkasına suçunu yüklemeye fırsat bulamayacağı gibi, bugün yaşarken başkasını taklit ederek yaşayanlarda kendilerini kurtarabilecek bir yolu bulmaları mümkün olmayacaktır.

O gün kendini cehennemden kurtaramayanlar çok pişman olsalar da artık kurtuluş imkanları ortadan kalkmış ve cehennemin yakıtı olmaktan başka çareleri kalmayan insanlar olduklarını bilmekle ağlamaları, sızlamaları artık acı sonu değiştiremeyeceklerdir.

Bugün yaratılmışlardan korkarak Allah’ın emrini yerine getirmekten uzak kalanlar; o gün korktukları yaratılmışlarında kendileriyle birlikte hesap vermek zorunda kalacak varlıklar olduklarını bilerek hayata bakarlarsa; korkulması gerekenin insanlar ve ya insanların ellerindeki güçler olmadığını bileceklerdir. Asıl korkulması gerekenin ise en son hesap verilecek Allah olduğunu bir an evvel ölüm gelmeden fark edebilmeleri mümkün olacaktır.

Çocuklarımız dünyada güçlü olduğu imajı verilen iktidarlar, güçler, silahlar ve ölümlerle korkutmak yerine; Allah’a layık kullar olabilmeleri için cehennemi hatırlatarak bilinçli bir hayatı yaşamalarını sağlayabilmeyi hüner kabul edebilmeliyiz.

Korkudan korkmayanların Allah’tan korkmayı bilmeleri kazançlı çıkaracaktır. Yaratılmışlardan korkmak yerine Allah karşısında dikkatli ve ölçülü davranışların sahibi olmayı bilmek hesabı kolaylaştıracaktır.

Başkasını korkutarak dünyada güçlü olduğu düşünülenlerin kıyamette ne kadar çok acizlerden olacağını önceden kavrayabilmekle; Allah’a olan ilgi ve yönelimlerin artışını sağlamak daha kolay olacaktır.

Ölümden korkmak yerine ölümü öldürerek Allah’a kul olmanın ayrıcalığını yaşayabilmek için çaba göstermek daha erdemli insanlar olmanın da ilk adımları olacaktır.

Bakın rabbimiz bu konuyu bizlere ayetlerinde nasıl hatırlatır.

 

” çünkü, (bu şekilde) Rablerine karşı isyankar davranan herkesi cehennem azabı beklemektedir: orası, ne kötü bir varış yeridir!”

“ Onlar, (cehennem)e atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı sesi duyacaklar,”

“ neredeyse öfke ile patlarcasına (çıkardığı sesi); (ve) her grup (günahkarın) oraya her atılışında, bekçiler onlara soracak: "Size hiç uyarıcı gelmemiş miydi?"

“ Onlar: "Evet" diyecekler, "aslında bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz o'nu(n söylediklerini) yalanladık ve o'na: 'Allah (vahiy yoluyla) hiçbir şey indirmiş değildir! Siz (kendinizi uyarıcı olarak görenler) büyük bir yanılgı içindesiniz! dedik".

“Ve onlar, "Eğer biz" diye ekleyecekler, "(bu uyarıları) dinlemiş olsaydık veya (en azından) kendi aklımızı kullansaydık, (şimdi) yakıcı ateşe müstehak olanlar arasında bulunmazdık!"

“ Onlar böylece günahlarının farkına varacaklar: ama (o zaman) bütün güzellikler bu yakıcı ateşe mahkum olanlardan uzak bulunacak.”

“ (Buna karşılık,) kendi kavrayışlarının ötesinde olsa da Allah'tan korku ve ürperti duyanlar için bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.”

“ (BİLİN Kİ ey insanlar,) inançlarınızı ister gizleyin ister açığa vurun, O kalpler(iniz)de olan her şeyi bilir .”
Mülk 67/6-13)