Zor bir isimdi, çok düşündü ve zor telaffuz edebildi, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu. Kürt sorununun çözümü için tek maddeyi hatırlayıp sayabilen Kılıçdaroğlu için de kelimeleri tekerleme alışkanlığı olan Bahçeli için de bu ismi akılda tutup söyleyebilmek aslına bakarsanız, bir beyin fırtınası sayılabilirdi.
 
Ekmeleddin İhsanoğlu, çatı adayı olarak zikredildiğinden beri medyada esprilerin, şakaların ardı, arkası kesilmedi. Adayın hem kimliği hem de ismi üzerine söylenmeyen kalmadı. “Dağ, fare doğurdu” gibi bir hayal kırıklığı yaşandı. Şamil Tayyar, başbakanı şimdiden tebrik ederken “Esed ve Sisi kankası, Neocon sempatizanı İhsanoğlu”dediği çatı adayının hiç şansı olmadığını vurgulamış oldu.
 
Ak Parti Grup Başkan Vekili Ahmet Aydın ise böyle bir adayla ulusalcı siyasetin iflasına şahit olduğumuzu söyledi. Ne MHP, ne de CHP kendi içinden aday gösterememiş, güçlü bir siyasetçi yetiştiremediklerini, genel başkanlarının  yetersizliğini ve kendi acziyetlerini de bir kere daha ortaya koymuş oldular.
 
CHP’li Deniz Baykal, bu adayın parti tabanında hayret ve üzüntü verici bir etki oluşturduğuna dikkat çekti. Adaya tepkili olan Nur Serter gibi milletvekilerini de Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir isme ikna edebilmek için ikna odalarına bile ihtiyaç duyulabileceğini şimdiden söyleyebiliriz.
 
Kemal Kılıçdaroğlu, son günlerde çatı adayının özelliklerini sıralarken yalan söylememesi, dürüst olması, toplumu kutuplaştırmaması, en az iki yabancı dil bilmesi, her kesimi kucaklaması gibi olağanüstü ulaşılamaz vasıfları işaret eden ipuçlarını verince adayın kendileri olmadığını anlamış olduk.
 
İslam Konferansı Teşkilatı eski genel sekreteri İhsanoğlu, Mısır’da Mursi’ye darbe yapan Sisi’ye karşı sessiz kalmış, hatta Sisi’nin katliamlarına da hiçbir tepki göstermediği için İslami kesimin eleştirilerine uğramış ve Bekir Bozdağ İhsanoğlu’ndan istifasını istemişti. Bu demek oluyor ki bu her kesimi kucaklayacak zannedilen çatı aday, dindar ya da demokrasiye inanan halk tarafından da kabul görmeyecek. 
 
Bizim bildiğimiz koalisyon hükümetleri kurulur ancak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve Ak Parti hükümetinin gücü, CHP ve MHP’yi koalisyon muhalefetine sürükler oldu. Son yerel seçimlerde CHP-MHP-Paralel Yapı koalisyonu seçimin hemen ardından partililerin birbirlerini suçlamalarına sebep olmuş ve ilkesiz ortaklığın getirdiği bir yenilgi olarak yorumlanmıştı.
 
Aynı metottan yine vazgeçilemedi. Siyasetçi adaydan tanrıya sığınıp laik, ulusalcı, milliyetçi, dindar, cemaatçi her kesimi kucaklaması umuduyla İKÖ eski genel sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’na sarılmakta buldular çareyi.
 
Bu çaresizlik duygusunun, hiç olmayacak dediğimiz ortaklıkların olmasının tek sorumlusu, her seçimden güçlenerek ve başarıyla çıkmayı adet haline getiren Başbakan Erdoğan’dır. MHP, CHP ve paralel yapının hissettiği çelişkiyi, çıkmazı, sahip olduğu ortak ruh halini belki şu satırlar özetleyebilir:
 
Sen git diye CHP çarşaf giyer,
Sen git yeter ki tüm Cumaları kaza eder.
Sen bir git, Bahçeli adını değiştirir,
Dimitri, Yorgo koyar.
Sen git, Gülen hiç ağlamaz hep güler,
Beddua bile etmez, afetler biter.
Sen git, yeter ki,
Bi git!