Hani bir hadis vardır, “Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi” diye başlayıp “Gözümün nuru namaz, güzel koku ve kadın”  diye devam eden, hadis.
            Akdeniz gazetesinin 9 Nisan Çarşamba günlü nüshasının manşetini okurken bu hadis aklıma geldi. Haberde Ak parti üyesi Zeliha Okur isimli bir bayanın haklı haykırışları vardı.
            Efendimizin hadisinde geçen “kadın” güzellik, zerafet, naziklik, utanmak, merhamet, affetme, öz veri gibi daha sayamayacağımız birçok hasletin simgesi idi. Ama Zeliha Okur’un beyanı ile bir daha hatırladım ki kadın aynı zamanda vicdandı.
            Susturulamayan vicdan. Belki pek çok erkek sineye çekiyor, görmezden geliyor vicdanını susturabiliyordu ama kadın başkaydı işte!
            Onun vicdanı susmuyor zamanı gelince bütün asaletiyle haykırıyordu: Kral çıplak!
            Şöyle söylüyordu, Zeliha Okur:
            “Milli Selamet Partisi’nde ve Refah Partisinin kadınlar kollarının 7 kurucusundan biriyim. Aynı zamanda Ak parti kadın kolları kurucularından birisiyim. Biz Isparta’yı, davamızı, her şeyi iğne oyası gibi ilmek ilmek işledik. Çalıştık, didindik. Biz çalışıyoruz, didiniyoruz vekilleri Ankara’ya yolluyoruz. Seçim zamanı geldiğinde kim kaybedecekse o adayı getiriyorlar. Vekillerimiz kazanacak aday getirme noktasında yardımcı olmuyor. Vicdanım sızlıyor. Isparta merkezi, aday seçimi yanlışlığından kaybettik. Yalvaç’ı yüze yüz adaydan kaybettik. Eğirdir de bundan önce yanlış bir aday vardı. Ondan bu dönem kaybettik. Biz adayların yanlış seçiminden dolayı seçimi kaybediyoruz. Biz partililer olarak çok çalışıyoruz. Böyle olmaması gerekiyor. Aday belirleme sürecinde ben o kadar görev yaptım bana hiç ‘aday kim olsun’ diye sorulmadı. Birçok hanım aynı benim gibi düşünüyor konuşuyor. 10 yıldır vekillerimiz var. Şarkîkaraağaç köy gibi bir yer. Şarkîkaraağaçlı bir vekilimiz var. Kendisi orada doğup orada büyümüş orası da mı kaybedilir? Ben her gün her zaman davam ve partimle çalışıyorum.”
            Bu içten samimi, davaya sahiplenme duygusu tüten ıstırap dolu sözlere itiraz edilebilir mi?
            Şu ifadelere bakın: Biz Isparta’yı, davamızı her şeyi iğne oyası gibi ilmek ilmek işledik… İğne ile işlemek ifadesi çekilen çileyi gösterir. Çile ise ancak bir inanç karşılığında çekilir. Hiçbir menfaat duygusu yahut ta çıkar beklentisi çileyi katlanılır kılmaz. Sadece,  nezaketen dahi olsa “Aday kim olsun” şeklinde sorulmayı, çekilen çileye saygı duymayı, adam yerine sayılmayı bekler, o kadar! Bu beklentide yine davanın selameti ve başarısı içindir. Başarılı olunursa söz konusu dahi edilmez. Ama başarısızlık geliyorsa, ilmek ilmek dokunanlar güzelim oyalar fütursuzca heba ediliyorsa; üstüne koya koya biriktirilenler hovardaca harcanıyorsa işte o zaman vicdan susmaz. Erkekler sussa bile kadınlar hiç susmaz.
            Ne diyor Sayın Zeliha Okur: Birçok hanım aynı benim gibi düşünüyor ve konuşuyor… Demek ki kendisi adına konuşmamış. O sızlayan vicdanlar adına, onları temsilen konuşmuş.
            Ben derim ki Zeliha okur’un halinden, yani çile çekenin halinden ancak yine çile çekenler anlayabilir. Onun ne demek istediğini yine onun gibi durmadan didinmeden çalışanlar anlayabilir.
            Dünya ya yeni bir medeniyet sunmak, kalpsiz ve duygusuz gidişata bir dur diyebilmek ve ümmetin içerisinde bulunduğu acıklı halden dolayı mesuliyet duyup bir şeyler yapmak için çırpınan insanlar anlayabilir.
            Kısacası sızlayan vicdan, yine vicdan sahibi insanların sinesinde makes bulacaktır. Umarım ki onlarda gördükleri gerçekleri içlerinde saklamayıp dile getireceklerdir.
            Hem de her platformda… Çünkü bu uğraş kimsenin çıkarına olmadığı gibi kimsenin özel mülkü de değildir. Herkesin mülkü ve tüm insanlığın çıkarı içindir, bu bir.
İkincisi: hemen önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bu kafayla gidilirse bu seçimde de yanlış yapılır ki  bunun vebali çok daha büyük olacaktır...
            Ayrıca “dilsizlik” insanoğluna yakışan bir haslet hiç değildir, bu da üç!