Cunta nedir? Sözlüğe bakılacak olursa idareyi zorla ele geçiren heyete verilen isim… Peki, bu tanım yeterlimi? Eskilerin deyimiyle efradını cami, ağyarını mânimi?
    Yani gerekli bütün unsurları içerisinde taşıyan ve gerekmeyenleri dışarıda bırakan bir mükemmellikteki tarif mi?
    Ülkemizde yaşanan olaylar gözetildiği zaman bu tarifin istenilen düzeyde kapsayıcı ve açıklayıcı olmadığı ortada.
    Birisi kalkıp da “madem öyle sen mükemmel bir tarif yap da görelim” derse, acaba ne derim?
    Herhalde cuntayı somut bir varlıkla izah etmekten daha kolay yolunu bulamam.
    Bence cunta bir ahtapottur…
    Çirkin, iğrenç ve zehirli… Zehirli çünkü Milletimize dair kutsal ne varsa, inandığı ne varsa karşısındadır. Milletin tercihleri onun için hep küçümsenmesi ve mücadele edilmesi gereken yanlışlardır. Kısacası kelimenin tam anlamıyla bir “millet düşmanı” oluşumdur cunta… Bu çirkin yüzünü “vatan sevgisi” ve “devlet sevgisi” gibi maskelerle kamufle etme hususun da son derece dikkatlidir, aynı zamanda.
    Ona soracak olursan yürüttüğü bu faaliyetin adı psikolojik harekâttır… Millete karşı millete rağmen yürütülen harekât.
    Bu çabasını güya bir ideoloji adına yürütür. İdeolojisinin adına da “Kemalizm” der. Lakin hiçbir zaman bu ideolojinin içeriği ile ilgili doktrine dayalı bir açıklama yapılmaz. O nasıl anlıyorsa Kemalizm odur. Fakat amigo üsluplu sloganları hiç değişmez: İrtica, Atatürk ilke ve inkılâpları, vatan düşmanı, devlet düşmanı, ya sev ya terk et, biz bu vatanı kanla kurtardık gibi beylik ve basmakalıp cümlelerdir.
    Bu çirkin ahtapotun elbette pek çok kolları vardır. En tehlikeli olanı halkın arasına daldırmış olduğu koludur. O bu kolun adına sivil toplum kuruluşu adını verir. Bakmayın siz “sivil toplum” dendiğine. O kolun sivil toplumla hiçbir alakası bulunmamaktadır. Zira “sivil toplum” kuruluşları, “siyasal toplum” denilen devletle hiçbir alakası olmayan ve iktidarı ele geçirmeyi hedeflemeyen topluluklardır. Tanımı icabı bu kolun faaliyetlerini “sivil toplum” olmakla izah etmek abesle iştigaldir… Adam sende! Kim takar sosyolojik literatürü… Amaç Milleti kandırmak, ahmak yerine koymak değil mi? Sivil Toplum dersin yürütürsün gemini.
    Laf tam geminin yürütülmesine gelmişken şu soruyu sormamak kabil değil. Ne ile yüklüdür bu gemi? Cevabı çok basit: şahsi hesap ve çıkarlarla. İşbirlikçilikle… İnsanımızın tertemiz duygularının fütursuzca istismarıyla!
    Çirkin yüz üzerindeki makyajı bozan en son gelişme, eski ADD üyesi Yılmaz Dikbaş’ın 28 Şubat darbesi ile Atatürkçü Düşünce Derneği hakkındaki dikkat çekici ifşaatları oldu. Milat gazetesinin 23 Şubat tarihli nüshasında Dikbaş “şimdi özeleştiri zamanı” diyordu.
    ADD’nin kurulduğu günden beri AB mandacılarının elinde olduğunu, daha sonra dernek üyesi bile olmayan Eruygur Paşanın sihirli bir el tarafından bir hafta içerisinde başkan yapıldığını belirtir. Ergenekon davası sanığı Eruygur’ un ABD yanlısı olduğunun altını da çizer. Ayrıca bu süreç içerisinde Paşaya en ciddi desteğin İlhan Selçuk’tan geldiğini, İlhan Selçuk’un kendisini iyi gizlemiş bir Amerikancı olduğunu da belirtir.
Dikbaş’a göre 28 Şubat süreci ABD’nin Siyonist İsrail’le tezgâhladığı bir operasyondur ve bu operasyonda yönetim kadrosunu masonlar oluşturmaktadır.
 “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen Orgeneral Kıvrıkoğlu, “Demokrasiye balans ayarı yaptık” açıklamasını yapan Orgeneral Çevik Bir ve Süleyman Demirel’in bu kadronun üç lideri olduğunu isim isim sıralar.
“Bu üç isme verilen görev Prof. Dr. Erbakan ve çalışma arkadaşlarının tasfiyesiydi. Bu tasfiye için ne gerekiyorsa yapmaları istendi” dedikten sonra bu istemin sebebini şu kısa fakat anlamlı cümle ile özetler:
“Çünkü emperyalizm paniklemişti”
“Artık samimi olmalıyız. Samimi ulusalcılar geçmiş ile yüzleşmeli. Özeleştiri yaparak nasıl kandırıldıklarını anlatmalılar” demek suretiyle Ulusalcıları yaşadıkları ihanetle yüzleşmeye davet eder. Bunun içinde 28 Şubatçılar hakkında başlatılan soruşturmayı bir fırsat bilip asla peşlerinin bırakılmamasını salık verir. Bu şekilde kirli ilişkiler ile Ulusalcıların nasıl uyutulduğunun gözler önüne serileceğini bildirip “halkı ‘laiklik’ ile kandıranların sadece yalanı değil kime hizmet ettikleri de anlaşılır” şeklinde konuşur.
Bugün 28 Şubat. O kara dönemin seneyi devriyesi... Konuya devam etmeye çalışacağız, inşaallah.