Nefislerimizi öne geçirmemek konusunda Fahrûddin Er-Râzî’nin bir cümlesi daha var ki onu atlamanın hiç doğru olmayacağı kanaatindeyim:

            “ Öne geçmeyin ifadesi, onların Allah ve Resulünün yanında, o ikisine nisbetle değer, miktar emir ve yasaklarına müdahale etme hakkı verme hususunda kendilerine bir makam vermekten nehiydir”

            Demek ki nehyedilen yani yapılması yasaklanan şey: kendimize, birine veya birilerine, Allah ve Resulünün emir ve yasaklarına müdahale etme hakkı tanıyacak şekilde makam verme gafleti imiş.

            Yani hem iman edeceksin, hem de iman ettiğin kudretin emir ve nehiylerinin yerine hükümler koyacak insanlardan müteşekkil makamlar vazedeceksin.

            Ayet iman edenlere diyor ki: İşte bunu yapmayacaksın!

            Hucurat suresinin devamında gelen ayet, yine iman edenlere nida ile başlayıp,“seslerinizi Peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın” diyor.

            Ayet bize de hitap ettiğine göre, biz nasıl olurda sesimizi Peygamberin sesinden yüksek çıkarabiliriz?

            Ve bu yasaklanan fiilli işlediğimizde başımıza gelecek olan nedir?

            Başımıza gelecek olan şeyin ne olduğunu ayet zaten açıkça bildiriyor. Ama önce ilk sorunun cevabına bakalım: Hani yukarıda bahsedilen nefislerin öne geçirilmesi vakıası vardı ya, işte ayetteki  “seslerinizi yükseltmeyin” ifadesi bu işi ifade eden sözden nehiydir. Çünkü başkasının yanında sesini yükselten kimse, kendisine bir kıymet ve azamet vermiş olur.

            Aynen böyle söylüyor Fahrûddin Er-Râzî, ünlü tefsirinde ayet ile ilgili yapmış olduğu açıklamada.

            Sesini Peygamberin sesinden yüksek çıkarmak, nefsini öne çıkarma arzusunun, dil ile ifade edilmesi, görünür kılınması halinin teşebbüsünden başka bir şey değildir. Ve putperestliğe giden yolda böylece, döşeme taşları teker teker döşenmiş olmaktadır.

            Nefislerden kaynaklanan bu çirkin sesi çıkaranların yahut kulak olanların “hali ne olacak?” demiştik. Ayet kısaca “amellerinin boşa gitmesi” vakıasından bahsetmektedir. Namazın, orucun, haccın ve zekâtın; yani senin bin bir emekle biriktirdiğin gözünün nuru amellerin...  Hem de farkında olmadan. Neden mi? Müfessirimiz bu soruya şöyle cevap verir:

            “ Eğer sesinizi yükseltir ve öne geçerseniz, bu kötü şeyler sizde alışkanlık haline gelir ve farkına varmadan amellerinizi boşa çıkaracak bir dinden çıkmaya sevk eder....’farkına varmadan’ kaydı ise bu dinden çıkışın insanın hissedemeyeceği bir biçimde nefislere yerleşebileceğine bir işarettir. Çünkü ömründe hiç işlemediği bir günahı işleyen kimseyi alabildiğine pişmanlık ve alabildiğine korku ve ürkeklik içinde görürsün. Ama bu günahı tekrar tekrar işlediğinde, artık korku ve pişmanlık azalır ve bu farkına varmadan içine yerleşmiş bir adet haline gelir.”

            İşte bu nedenledir ki putperestlik son derece sinsice yerleşen bir hayat tarzıdır. İnsanlar hem Allah’a iman ettiğini söyleyip hem de putlar ihdas edebilmektedir. Bu süreç içersinde “put” sosyal gerçeklik halini alırken, İman edenler amellerini daha da önemlisi dinini kaybetmekte, fakat en acısı da olanın farkına varamamaktadır.

            Surenin ilerleyen bölümlerinde tekrar iman edenlere nida ile başlayan bir tembihte bulunulur. “ Ey iman edenler! Bir fasık size haber getirdiğinde onu araştırın yoksa bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığına pişman olan kimselerden olursunuz”

            Zira fasıkların bir amacı vardır: Fitne çıkarmak, Müslümanları birbirine düşürüp onları bir birlerinden nefret eder hale getirmek. Gerekirse onları birbirlerini boğazlar vaziyetin uçurumundan aşağıya yuvarlamak.

            Dünyaya bilgi kirliliğine boğan bilgi üretim merkezleriyle, silah tüccarlarıyla, yerli işbirlikçileriyle, topraklarımızdan çıkan petrole el koymak amacıyla çizdikleri sınırları koruyan ideolojileriyle, medyasıyla, putlarıyla ve sahte ilahlarıyla hep bunu yapmaya çalışırlar: Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmak.

            Onları ulus ulus, sınır sınır bölüp aralarına düşmanlıklar sokmak.

            Aynı sınır içinde olanları bile, birini diğerinden üstün görmek.

            Düşünce dünyasında ilerici- gerici gibi yapay ayrımlar yaratarak, sadece işlerine yarayacak fikirlerin yeşermesine sebebiyet vermek. Fikri çabaları daha kaynağında boğarak, anlamsız ideolojilerini oksijen çadırında olsa dahi yaşamasını sağlamak...

            Evet, ben okuyucularımdan tekrar Hucurat Suresini okumalarını talep ediyorum. Bizleri “zihniyet” olarak Müslüman olmaya teşvik eden ayetlerle baştan sona bezenmiş Hucurat Suresi.

            Devam edeceğiz, inşallah.