Fikirci Bey yazdı: ESKİ VE YENİ ANORMAL Bugünlerde sık kullanılan bir terim var: Yeni sıradan. Korona günleri ile birlikte bir kuralsızlık yaşıyoruz ya, tünelin sonunda ışık belirdikçe herkes fütürist kesildi. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Nasıl olacak? Herkesin nasıl olacağı konusunda bir fikri var tabii; ama belli ki karşılıklı hafıza eski normalimizin geçerli olmayacağı, yeni bir normalimiz olacağı biçiminde. Natürel, bu terimler kıblesi Batı olanların, tanıdık olmayan dilden çevirdikleri sözcüklerle kendilerini tanımlayan entelektüellerimizin böylece hoşuna gidiyor. “New sıradan after coronavirus” Waoow, çok havalı… Elbette burada “yeni olağan” derken, korona salgınının bu aşamasında normalimizin, salgından önceki bayağı ile aynı olmayacağı açıklama ediliyor. Uyarı etmemiz gereken noktaların altı çiziliyor. Fakat burası Türkiye. “Alışılagelmiş” deyince insan bir duruyor. Yeni normalden söz ettiğinize göre demek ki bunun dahası eskisi var. Peki, neydi ancak bizim eski normalimiz de ona dönmeyeceğiz? Ben hatırlatayım yakın geçmişteki normalimizi: İktidar bir şeyler yapı edecek, muhalefet “İstemezük, iktidara bir gelelim hepsini yıktıracağız.” diyecek. En hoş özeti de muhalefetin yetkili bir ağzından duymuştuk: “Bu hükümet dünyanın en içten işini bile yapsa; bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz değil. Milletin bize verdiği tahsis bu kardeşim.” diyerek ayrıca muhalefetin kendi kafa yapısını ayrıca de halkı nasıl algıladığını net bir şekilde göstermişti. Siz yürütmeye bu gözle bakan bir parti ile benzer Meclis'te olmak ister miydiniz? Düşünün oysa muhalefet için sadece yaptığınız yanlışlar değil, doğrular bile tartışma sebebi… Bu mudur muhalefet baskısı, bu mudur denetleme, fren-denge sistemi, demokrasi, özgür kavga ortamı? O süre derhal anlıyorsunuz ki bu ülkede ne yapılıyorsa muhalefete rağmen yapılıyor. İşte bizim eski normalimiz buydu. Sizce bu normal miydi? Daha geriye doğru gidelim. 1922’den 2002’ye 56 hükümet. Yani ortalama ömrü 1.4 yıl (bir buçuk sene bile değil) olan güçsüz koalisyon hükümetleri, askeri darbeler, başbakan, bakan, ihtiyar, genç işine gelmeyeni asmalar. 80 yıllık vesayet. İktidara gelenin asla muktedir olamaması. 4. Kuvvet olmak yerine 5. Kol faaliyeti yürüten, darbe arkasından koşan, askeri kışkırtan bir basın… Bu muydu sıradan? Yani bizim bir “eski normalimiz” yoktu ama, yeni alışılagelmiş arayalım. Biz önce bir normali bulalım. Seçimle gelene saygı duymayı, hükümeti hataları için eleştirmeyi öğrenelim. “Bu hükümet gitsin de isterse memleket batsın”, “İktidara gelelim gerisi basit” mantığından bir vazgeçelim. İktidara gelirsek neleri yıkacağımızı değil, neleri daha iyi yapacağımızı bir anlatalım.

Demem o ancak, bu salgından daha sonra bir normalimiz olursa o bizim yeni normalimiz yok, birincil normalimiz olacak. Fakat salgının platosunda olduğumuz şu günlerde bile bakıyorum fakat herhangi bir normale doğru yürümüyoruz. Dünya bizim korona ile mücadelemizden örnek kitapçık hazırlayıp yaymak isterken, binlerce ölünün gizlendiğine inanan bir muhalefetimiz var. Dünya battı. Sistemin sahipleri bile ne yapacağını bilemez durumda. Finans kapital belini nasıl doğrultacağını bilemiyor, gerçek imal zaten halk sokağa çıkamadığı için en daha aşağı seviyede günü kurtarıyor. Ama biz üç beş tane aptalın saçmalaması yüzünden hala darbe konuşuyoruz. Darbe çığırtkanlarımız eksik geliyor gibi, bir de darbe olursa kimleri indireceğinin listesini yapan karşı dangalakları konuşuyoruz. İnsan bazen böyle dostları varken iktidarın düşmana ihtiyacı yok diyesi geliyor. Eskisini yenisini bilmem de bizim en kısa zamanda bir normale dönmemiz lüzumlu.     Bu haber sizlere www.haber32.com.tr farkıyla sunulmuştur