Darbecilikten ceza aldılar; Anayasa Mahkemesinin kararı ile tahliye oldular.
            Çıkar çıkmaz, bir gazetenin manşetiyle “voltadan Ata’ya” diyerek soluğu topluca  anıtkabirde aldılar.
            Buraya kadar olanı beni ilgilendirmez.
            Çünkü herkesin metafiziği kendisine... Ayrıca tahliyeleri de beraat ettikleri anlamında değil. Bazı delillerin yeterince toplanmadığı gerekçesi ile. Tekrar yargılanacaklar, anlayacağınız.
Bu nedenle içlerinden birisinin uluorta savurduğu tehdidi de atılan voltaların psikolojisi ile anlayışla karşılar gülüp geçebilirim.
            Lakin milletin değerleri ile uğraşılan, bankaların içinin boşaltıldığı karanlık 28 Şubat döneminin ve Balyoz Darbe planının baş aktörü Çetin Doğan’ın söyledikleri karşısında gülüp geçmek hiç de öyle mümkün değil.
            Evvela savaş sever bir gazeteye beyanda bulundu hazret.
            Neymiş? Açılım politikası hükümetin iktidarlarını uzatmak için uygulanan bir planmış!?
            Olabilir. Ah herkes iktidarını uzatmak için böyle barış yolunda çaba sarf etse.
            Ya sizin ki si? Bu ülkede muktedirlerin iktidarlarını kaybetmemek için yıllardır savaşı kışkırttığını artık bilmeyen kalmadı.
            Kameralar karşısında ayakkabılarınızı sildirdiğiniz masum anadolu çocukları ölsünler ki sizlerin iktidarı devam etsin,öyle mi?
            Masum Türk ve Kürt gençleri birbirlerini öldürsün,sizler de saltanatınızı sürdürün.
            Yok, öyle yağma! Bu ülkeye barış gelecek arkadaş! Darbeciler istese de gelecek, istemese de... Çocuklarımızın cesetleri üzerine oynanan iktidar oyununa artık hiç tahammülümüz kalmadı.
            Hazret bununla kalsa yine iyi! Eski Türkiye’den kalma alışkanlıkları ile olsa gerek bu sefer dilini Aziz İslam’a sivriltmiş. Bakın neler demiş:
            “Herkes dinde serbesttir. Ama dünya düzenini dine bağlı bir düzene bağlamak istediğiniz zaman, devlet bunun karşısında olur. Laik düzenin temeli de budur. Evet, devlet din işlerine karışmaz. Osmanlı bile ne demiş Mecelle de, ‘zaman değişince ahkâm değişir’. Bugün yaptığımız kanunları bile 10 yıl sonra yeterli, bulmuyoruz. Reform niteliğinde 7’nci yüzyılda yapılan yasalar Arap toplumunu geliştirmek, ilerletmek için, bugün ebedi ve ezeli kalmasına imkân var mı? Geçerlimi? Bugün o zaman niçin kanunlarımız var? Şu halde bu konular açıklığa kavuşsun. Laikliğin ne olduğunu iyi anlayalım”
            Lütfen şu cümlelerini düşünerek bir daha okuyalım:
             Reform niteliğinde 7’nci yüzyılda yapılan yasalar Arap toplumunu geliştirmek, ilerletmek için, bugün ebedi ve ezeli kalmasına imkân var mı?
            Hadi oradan darbeci!
            Sana mı kaldı İslam’a hakaret etmek. Bu din nice Ebu Cehiller gördü de yine hala dimdik ayakta. Üstelik tüm ideolojilerin aksine geleceğimize göz kırpar vaziyette.
            Bahsettiği Allah’ın kitabı Kur’an! Meğer Kur’an ezeli ve ebedi değilmiş de yedinci yüzyıl Araplarını ilerletmek için uydurulmuş bir reformmuş.
            Bu reformun teorisyeninin de Peygamber olduğu lafın gelişinden belli.
            Bak balyozcu: O Kitap Allah’ın kitabı reform programı değil bu bir.
            İkincisi O’nu tebliğ eden Peygamber onu kafasından yazmadı. Allah’ın ayet ayet indirdiklerini bizlere tebliğ etti. O hâşâ asla yalancı değil. Kafasından uydurup bunu bana Allah gönderdi demeye getiriyorsun sanma ki anlamıyoruz.
            Bu nedenle o kitap ezeli ve ebedi... Sen onu bin yıl sürecek denilen sonrada on yıl sonra balonu sönen 28 Şubat kararlarıyla karıştırdın herhalde.
            Son olarak, Türkiye artık eski Türkiye değil. Muktedir bir azınlığın çiftliği hiç değil. Başta dediğim gibi herkesin metafiziği kendisine, ama sen benim dinimle uğraşırsan hak ettiğin cevabı alırsın, bunu da unutma.
            Milleti enayi sanıp gevezelik yapmanın lüzumu yok, o kadar!