Geçen Cuma gecesi mübarek Mevlit Kandiliydi; ben de yatsı namazı için camiye gittim. Namazdan önce bir görevli camide vaaz ediyordu. Batı medeniyetinin ne kadar vahşi ve kan dökücü olduğundan söz ediyordu.
    O esnada aklıma, Mısır’da oynanan El Ehli ile El Masri takımları arasındaki futbol maçında yaşanan facia aklıma geldi. Sahaya inen seyirciler birbirlerini hunharca boğazlıyordu. 76 kişinin öldüğü binlerce kişinin de yaralandığı o akıl almaz facia eşine rastlanır cinsten değildi?
    İşte günümüz Müslümanlarının problemi bence burada; kendimize hiçbir eleştiri yok ama başkası olunca da hiç insaf yok.
    Bu yaşanan ilk olay değildi;  her zaman yaşadığımız ve adeta kanıksar hale geldiğimiz bir vakıa idi. Afganistan’ da, Pakistan’da, Irak’ta patlatılan her bir bombada yüzlerce Müslüman ölüyordu. Bir Şii Camiine saldırılarak müminler secde halinde iken bile katledilebiliyordu...
    Kısacası halkı Müslüman olan ülkelerde insanın ve insan hayatının hiçbir kıymeti yoktu... Ya dışarıya karşı? Değişen bir şey yoktu. El Kaide isimli bir örgüt çıkıyor ve savaş ahlakı adına ne varsa fütursuzca ayaklar altında çiğniyordu.
    “Bu facialar neden yaşanıyor?” sorusunun paket cevabı da hazırdı. Bütün mesele Batılı veya ABD’li emperyalist güçlerdeydi.  Ya bizim? Canım bizlerin yaşanan bu olaylarda ne kusuru olabilirdi ki!?! Peki ya içerdekiler? Onlar mı? Onlarda işbirlikçilerdi veya derin yapılanmalar...
    Kısacası: “Ah!..  Ah şu batılılar bir olmasaydı da görselerdi bizi!”
    Ulan biz neyiz be! Batının veya ABD’nin yahut önüne gelenin dilediğince karalayacağı beyaz bir kâğıt mı? Yoksa içerdeki işbirlikçi derinlerin istediği şekli verebileceği yumuşacık fırına sürülmeye hazır bir hamur mu?
    Evet, biz neyiz? Akıl, vicdan, insanlık hiç mi yok biz de? Hiç mi örnek almayacağız Efendimizi?    Sanki onun sünneti, sadece sakal ve sarıktan ibaretmiş gibi, ne zamana kadar davranacağız? Hiç mi ötesine geçmeyeceğiz?
    İnternette www.haber10.com sitesinde bir resim gördüm. Yanında da Selahattin Eş tarafından kaleme alınmış bir makale.
    Resim benim için son derece şaşırtıcıydı. Havaalanında duran bir uçak; uçağın ön kapısı açık ve aşağıya doğru sarkan, kırmızı halı döşenmiş bir merdiven. Merdivenin son basamağının hemen iki yanında, başlarında ki şapkaları ile ciddi ciddi selam vaziyetinde duran, tören kıt’ ası.  Merdivenin başında ise uçağın kapısından çıkmış iki asker ve ellerinde tuttukları Humeyni’nin kartondan resmi. Karton resmi, resmî törenle aşağı indirecekler... Güya İmamın Fransa’dan Tahrana gelişinin yıldönümünü kutluyorlar
    Kelimenin tam anlamıyla bir çirkinlik… Kendini reddetme hatta inkılâbın içten çürümesi.
    Selahattin Eş yazıyor: “Hâlbuki o İmam devrimden sonra resmi basılan paraları görünce buruşturup atmış ve tedavüle çıkmasını yasaklamıştı.”
    Ben daha dün gibi hatırlıyorum. İran-Irak savaşında Saddam’ın uçakları Tahranı rahatlıkla bombalarken, İran uçakları ise bomba yerine tebliğ içeren bildiriler atıyordu.
    Çok sıkışırlarsa “şu saatte Bağdat’ı uçaklarımız bombalayacak” diye duyuruyorlardı ki sivil halk ölmesin.
    Peki, böyle bir savaş ahlakı gözeten devrimci İran’a ne oldu? Varılan nokta: tam bir Ulus Devlet… Madem bu olacaktı da Şah’ın ne suçu vardı?  Neden onca şehit verildi?
    Eleştirilerimin dozajı fazla mı? Bilakis az bile!  Arapların milliyetçi ve halkçı ideolojik yapılanması olan Baas rejiminin Suriye versiyonu olan Esad diktatörlüğü aylardır Müslüman halkı katlediyor. En büyük destekçisi de maalesef İran. Mevlit Kandilinde Camiler bombalanmış Humus ’ta yüzlerce kişi öldürülmüş olmasına rağmen İran basınında tek satırlık bile bir haber yok.
    Neden mi? Suriye Stratejik müttefikte ondan… Ha! Birde Rahmetlinin kartondan posterini taşımakla meşguller de ondan.
    Bazı genç Müslüman kardeşlerim bana sitem edip “abi neden kanayan yaralarımızdan bahsetmiyorsun; güncel problemlerimize, Batı sömürgeciliğine değinmiyor, hatta mevcudu onaylarmış konumunda görünme bahasına hep geçmişten bahsediyor veya ‘üç çetin soru’ gibi felsefi konularla vakit geçiriyorsun” diyorlar.
    Bende bu hafta felsefi konulara ara verdim… Perşembe günüde bu bağlamda Ülkemizden söz etmeye çalışalım, inşallah.