Bİ KOKUYOR, Bİ KOKUYOR Kİ...!

Son bir aydır şehirde bir koku sorunu aldı başını gidiyor. Gün geçmiyor ki, gerek Deri Organize yönetimi kaynaklı ve gerekse Belediye yönetimi kaynaklı koku, ilgili sorumlular tarafından sürekli açıklamalar, savunmalar ve karşı tarafı ithamlar gündeme getirilmekte ve yerel medya da doğası gereği bu işe çanak tutmakta. İşin tadını çıkarmakta.

Başlıktaki "bi kokuyor, bi kokuyor ki" sözü Antalya'dan Ankara'ya gitmek için yolu Isparta'dan geçen ve geçmişken, beni de ziyarete gelen bir arkadaşımın ifadesi. Isparta'ya girişte burnuna gelen bu kokuyu, görüşmemizin hemen başında hayret ve üzülerek anlattı. Kendince Demirel’in memleketi hayalinde Paris standartlarında bir şehirmiş. Bu koku onun tüm hayallerini yer ila yeksan etmiş. Bu şehir hakkında fevkalade hayal kırıklığına uğramış. Bir de şehrin girişinde ülkenin “en yaşanılabilir şehrine hoş geldiniz” tabelasını görünce bu tezatı anlama adına benimle epey hasbihal etmek zorunda kaldı. Sizler de artık benim düştüğüm bu zor durumu anlayın…

Koku ile alakalı olarak sayın belediye başkanımız GÜNAYDIN bey: "Koku benden kaynaklanmıyor, biz belediye ile ilgili gerekli önlemleri aldık, zaten konu benim sorumluluk saham dışında" diyerek, kendisinin sorumlu olmadığını ifade ederek işin içinden çıktığını zannetti.

Günaydın Başkan'ın açıklamasından sonra ise AK PARTİ İl Başkanımız ZABUN bey: "kokunun şehrin problemi olduğunu, şehri yönetmeye talip olan herkesin bu koku ile mücadele ederek, şehre yakışır bir hava kazandırılması gerektiği" açıklaması ile Günaydın beyi şehrü'l-emin gibi davranmaya ve kaçamak tavır almamaya davet etti.

Çevre Şehircilik Müdürlüğünden bir arkadaşımı arayarak koku sorunu ile ilgili olarak ilgili ve bilgili kişilerden bilgi almak istedim. Öğrendiklerim maddeler halinde şunlar:

1- Kokunu bi kısmı, deri organizenin üretim artıklarının toparlanıp, arıtma yaptıktan sonra ortaya çıkan çamur ile alakalı. Bu çamur ortadan kalmadıkça, mevcut yerinden götürülüp uzaklaştırılmadıkça, hasılı bu çamurdan kurtulmadıkça bu kokudan kurtulma şansımız yokmuş.

Öğrendik ki, Deri Organizenin yönetiminde Valilik, belediye ve deri sanayicileri var. Tarafların arıtma tesisi ve arıtma koşulları ile ilgili deklare ettikleri maddi sorumluluklar var. Günaydın başkanımın doğru söylediği tek şey şu ki, bu bölge belediye sınırları içinde değil, yani kanuni adıyla mücavir alan dışı bir bölge.

2- Kokunun diğer kısmı ise, belediyenin sıvı atık arıtma tesisine ait. Bu mevcut tesis Almanların projesi ile hibe olarak AYBATILI başkan döneminde yapılmış. Rahmetli başkan BALAMAN kokuyu bertaraf etmek için birtakım çalışmalar yapmış. Daha sonra göreve gelen GÜNAYDIN başkan ise ancak 2015 yılında mevcut tesisin yetersiz olduğunu görüyor. Fakat köklü bir çalışma yapmadan işi bugüne kadar getiriyor.

Günaydın bey kamuoyu karşısında savunmada yetersiz kaldığını hissedince devreye konunun uzmanı, arıtmadan sorumlu başkan yardımcımızı devreye sokarak “kokuyu 1000 birimden 351 birim seviyelerine kadar indirdiklerini, ikinci etap arıtma tesisi inşaası konusunda DSİ ve ilgili bakanlık ile ortak bir proje üzerinde çalıştıklarını, bunların hayata geçmesi ile bu kokudan kurtulunabileceği” gibilerinden açıklama yaptırdı. Açıklamayı yapan Aydın bey bu konu ile alakalı en bilgili uzman. Zira arıtmanın yapımı, hizmete girme ve günümüze kadar gelme noktasında üç tane belediye başkanı ile çalıştı. Konuyu herkesten daha iyi bilme noktasında epey mesaisi var. Ancak arıtma tesislerinin üzerinden 20 yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen ne yazık ki, bu şehir hala bu koku ile imtahan olmaya devam ediyor. Bu gerçek belediye başkanımız GÜNAYDIN beye hiç mi hiç yakışmıyor.

Tam bu noktada şu bilgiyi de paylaşmak istiyorum. Ek tesisler ile ilgili olarak düşünülen alan vatandaş arazisi ve istimlak edilmesi gerekiyor. Buraya tesis yapıp kokudan kurtulma işi, bilinenin aksine en az beş yıl istimlak ve ayrıca bir beş yıl da tesis yapımı hesaplanırsa en az on yıl sürer. O da bu işe bugün karar verilirse. Yani önümüzdeki yıllar Isparta için oldukça kokulu geçeceğe benziyor.

Belediye meclis üyesi olduğu günlerde koku ile ilgili soru önergelerimi sayın başkanım cevaplarken, o gün Isparta kamuoyunu takip edenlerin hatırlayacağı üzere; esas gerçeğin “tesisin koku bertaraf etme maliyetinin pahalı olduğu ve  belediyenin buraya mücavir alan dışı olduğundan kaynak aktarmada zorlanıldığı, bir de (kamuoyuna kendi masumluğunu kanıtlamak için) yapılacak harcamalardan Sayıştay denetçilerine karşı sorumlu olacağını” ifade etmişti.

Oysa bugün görüyoruz ki esas gerekçe, bu işin asfalt, kitap fuarı ve güreş festivali yapmak gibi siyasi bir getirisinin olmadığı, arıtmaya harcanacak kaynakların siyaseten daha rantable yerlerde kullanılması hesabı. Çünkü Belediye başkanımız mahallelerde bir sanatçı, bir şişme balon ve bir dondurma tezgahı, yüz sofra yemeğin getirisinin siyaseten daha makbul olacağı kanaatinde. Evet, Yusuf Ziya bey, çok düşük ihtimal dahi olsa şehrimizin bütün şehir olma olasılığına istinaden, yatırımlarını mücavir alan içi veya dışı olup olmadığına bakmaksızın bugün için kendisine hiçbir oy getirisi olmamasına rağmen arıtma tesisine harcayacağı paraların kat kat fazlasını harcamakta, seçime ve seçimi kazanmaya endeksli daha popülist çalışmalara kenetlenmiş durumda. Bu da işin daha vahim tarafı.

Unutmayın ki bu şehir, kendine her mikrofon uzatılışında "Isparta, ülkedeki yaşanabilirlik oranında ilk beşte" diyerek kendine pay çıkaranların acilen insaf ve merhamete gelerek, mücavir alan içi veya dışı gibi gerekçelere ve olumsuzluklara takılmadan harekete geçmesini bekliyor.

Netice olarak; ben bu şehrin belediye başkanı olsaydım, ister siyasi geleceğime ve isterse  kanunlar önünde Sayıştay denetçilerine karşı zor durumda kalacak olsam bile neye malolursa olsun bu kokuyu bu şehrin hayatından çıkarmak için var gücümle çalışırdım. Çünkü atam Şeyh Edebalı demiş ki: İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın…! Kalın sağlıcakla…

İsmail TANIŞMAN