Başlığa bakıp da, İsmail TANIŞMAN son günlerin popüler mesleği çorbacılığa mı başladı, demeyin sakın. Derdimiz, ülkemizin kurulduğu günden bu yana bütün hükümetlere ayak bağı olan terör ve azınlıkmeselesine yazdıklarımla bir nebze olsun çare olabilme sevdasıdır. Yani çorbada tuz olma sevdası. Tuzunuz yoksa çorbanızı yine içersiniz. Ama çorbanıza kararında bir tutam tuz koyarak çorbanızı herkesin beğeneceği ve lezzet alacağı bir çeşide de çevirebilirsiniz. Böylece insanlar çorbanızdan şikâyet etmeyecektir. Ayrıca, çorbanın lezzetinden dolayı ortaya güzellikler ve lezzetler çıkacaktır.
 
1925 yılında Şeyh Sait İsyanı ve 1937 yılında da Dersim İsyanlarını despotça bastıran bu ülke, 1980’li yıllara gelindiğinde dış odakların tahriki ile kurulan militan, laik, Stalinci ve şiddeti seven PKK ile tanıştı. Yıllarca şehit cenazeleri geldi şehirlerimize. Aylarca analar yas tuttu ve ağladı her iki cenahtan. Ateşler hep yüreklerimize düştü. Türkler ve Kürtler birbirleri için düşmanca hisler beslemeye başladı gönüllerinde.
 
2002 yılında hükümet olan AK PARTİ bu terör belası ile yüzleşmek istedi ve üstüne gitti meselenin. Akil adamlarla bölgenin istekleri ve çözüm adına bölge insanının görüşleri alındı. Sonra AK PARTİ, hiçbir hükümetin gündemine almadığı/alamadığı bir konuyu kalıcı barış adına gündemine aldı. Çözüm süreci adında bir süreç başlattı. Ateşten gömlek giymişti aslında AK PARTİ. Kefenini eline alıp çıkmıştı meydanlara AK PARTİ. Partimiz barış süreçlerinin dünyadaki benzer örneklerinin ne kadar sancılı ve uzun olduğunu da biliyordu. IRA belası yıllarca sürmüş, ETA belası ise barışırken bile savaşmışlardı yıllarca İspanya hükümeti ile.
 
Ancak ortada bu işi bitirmeye kararlı bir duruş ve dirayet vardı. Tayyip bey vardı ortada. Ak Parti vardı. Bu duruşa 30 yıldır çocukları dağa kaçırılan gözü yaşlı analar da destek verdiler. Bölgenin aklı başında ve terör istemeyen halkı da destek verdi. İmralı da destek verdi. Doğu ve Güneydoğu bölgesi haricindeki tüm Anadolu halkı da destek verdiler canı gönülden.
 
Ama çözümü istemeyenler de vardı. Kaostan beslenmek isteyenlerdi onlar. Statükoyu sevenler onlardı. Akan kandan mutlu olanlar da onlardı. Şehitlerin bedenlerinden kendi canlarına can katanlar yine onlardı. Çözüm Süreci'nin başlamasında kritik öneme sahip açıklamayı eski milletvekili Leyla ZANA yapmıştı hatırlarsanız. Ama ZANA, malum güçler tarafından yalnızlaştırıldı ve partisinde hemen itibarsızlaştırılırdı. Zira ortada bu kaotik ortamdan beslenen kürt siyasetçileri vardı, bölge üzerinde uzun vadede planları olan egemenler vardı. Ortada Mustafa Kemal’in ifadesiyle dahili ve harici bedhahlar vardı. Belki de ZANA’nın çıkışı halktan büyük bir teveccüh görecek ve etkili bir çatlak açacaktı çözüm adına. Zira bir yarayı sarmadan evvel içini yarıp açmak ve temizlemek gerekir diyordu ZANA. Olmadı ve susturuldu. Böylece ağır-aksak olsa da çözüm adına bugünlere gelindi.
 
İşte bugün gelinen noktada KOBANE bahanesiyle bir bardak suda fırtınalar koparanlar yıllar önce Tayyip Beye destek vermeyenlerin bizatihi kendileri olduğu belirtmekte yarar vardır. Dağdan inenleri bayram töreni gibi karşılayarak çözüme balta vuranlar yine bu arkadaşların ta kendileriydi. Hükümetin çözüm sürecinin altyapısını oluşturması için çıkarmak istediği kanunlara destek vermeyip “hayır” diyenler yine bu malum zihniyetti. APO derdest edilip ellerinde iken gerekeni yapmayanlar, AK PARTİ iktidarına “asın onu” diyerek hükümete darağacı ipi vermeye kalkacak kadar gafil olanlar hep bu aynı zihniyetti.
 
2015 genel seçimleri arefesinde AK PARTİ’den aday adayı olacak ve siyasete soyunacak kardeşlerimizin yukarıda özetlemeye çalıştığımızfotoğrafı iyi anlaması ve görmesi gerekmektedir. Sanırım Başbakanımız DAVUTOĞLU bey de yola çıkacağı parti kurmaylarını bu hislerle arayacaktır ve isteyecektir. Isparta bu anlamda bir güneydoğu şehri değildir ama terör belasına epey şehir vermiş bir ildir. Müstakbel siyasetçilerimizin bu minval üzere niyete girmeleri ve yolaçıkmaları bu partinin çizgisine en yakışan olacaktır. Benden söylemesi.
 
İsmail TANIŞMAN — Eski Belediye Meclis Üyesi