Sevgili dostlar son umreciler bugün itibariyle yurda döndüler,

Allah hepsinin umresini, duasını kabul etsin…

Ve en üzücü haber,

Bir hafta önce umreden dönen vatandaşımızda corona virüsüne rastlandı,

Maalesef tahlil sonucu pozitif çıktı…

Son kafileyle gelen 21 bin kişi de çıkmayacağını kim garanti edebilir,

Şimdi 14 günlük karantinaya alınıyorlar…

İnşallah korktuğumuz başımıza gelmez ve virüs çıkmaz…

Tabir yerindeyse “adeta misket bombası gibi”,

Daha önce umreden dönen binlerce kişi ülkenin dört bir yanına dağılmış durumda…

Üstelik yaş ortalaması çok yüksek,

Virüsten en fazla etkilenen yaş grubu…

İnşallah alınan tedbirler boşa gitmemiş olur,

Okullar, üniversiteler boşuna tatili edilmemiş olur…

Sevgili dostlar Suudi Arabistan 27 Şubat tarihinde umre ziyaretlerini ikinci bir emre kadar askıya almıştı,

Tam 18 gün önce…

18 gündür Kâbe’yi Mükerreme ve Mescidi Nebevi ziyaretlere kapalı…

Buradan Diyanet İşleri Başkanlığına soruyorum,

Virüs tehlikesi varken,

Neden Türk umrecileri apar-topar geri ülkeye getirilmedi?

Neden son güne kadar beklendi?

Geçtiğimiz Cuma günü hutbenin konusu corona virüstü,

“Tedbir Mümin'den Takdir Allah'tandır" başlıklı cuma hutbesinde yapılması gerekenler anlatıldı…

Hutbede şöyle denilmişti;

“Belli bir yaşın üzerinde olanlar Koronavirüs’den daha fazla etkilenmekte ve risk grubunda yer almaktadır. Sağlık, Rabbimizin bize emanetidir. Mümine düşen, bu emanete sahip çıkmak, onu korumak için gayret göstermektir. Öyleyse yaşadığımız salgın hastalık karşısında hem kendi sağlığımızı hem de çevremizdekileri korumak için tedbirli davranalım. Aksi halde kendi sağlığımız yanında başkalarının sağlığını da tehlikeye atacağımızı, bunun da kul hakkı olacağını unutmayalım.”

Evet, hutbede söylenenler aynen böyleydi…

Ülke olarak seferberlik halinde virüsle mücadele yaparken bazı kurumların duyarsızlığı insanı çileden çıkarıyor…

Sevgili dostlar şimdi soruyorum size,

Diyanet kul hakkına girmedi mi?

Umreye giden vatandaşın sağlığını hiçe sayarak,

Duyarsız davranarak,

Göz göre-göre hastalığın yayılmasına adeta “çanak” tutan diyanet kul hakkına girmedi mi?

Efendim,

Yöneticilik, hukuki ve vicdani sorumluluk gerektirir…

Kurumların ve o kurumları yönetenlerin asli görevleri geleceği planlayarak inşa etmektir,

Mevcut koşullarda rutin yükümlülüklerini yerine getiren kurumlar, zor zamanlarda halkın güvenini kazanan kurumlar olmalıdırlar…

İşte bu noktada o kurumları yöneten idareciler ön plana çıkarlar ve halkın güvenini kazanırlar…

Bu da cesaret ister,

Feraset ister…

Bu iş tiwitter üzerinden mesaj yayınlamakla olmaz!

Zamanında ve yerinde tedbirin alınması gerekirdi…

Dediğim gibi binlerce umreci Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış durumda…

Bu kapsamda Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın sınıfta kaldığını söyleyebiliriz…