12 Eylül 1980 Darbesi siyasi süreç anlamında en fazla MHP’yi etkiledi. Genel Başkanlarından başlayarak onlarca yöneticileri idamla yargılanırken, partileri kapatıldı. Geçenlerde Başbakan’ın bahsettiği yiğit delikanlılarında dahil olduğu   birçok gencini 12 Eylül cellatları idam etti. Ülkücü Hareket davasında yüzlerce Ülkücü sorgusuz sualsiz yıllarca Mamak cezaevlerinde işkence gördü, zulüm gördü. Gelecekleri, istikballeri, hayata dair ümitleri yok oldu. İlginçtir,  Devlet Bahçeli ve Oktay Vural o dönem ne Mamak’da ne de mahkemelerde değillerdi. 1980-82 arası nerede oldukları da muammadır hala.

MHP ve Ülkücü hareket, 12 Eylül 1980 darbesi öncesi  dini ve milli  değerlerin mücadelesini veriyorken Silahlı Kuvvetlerin müdahalesi ile tam anlamıyla bir bozgun yaşamış, sosyal itibarı sarsılmış,  yıllar süren bir süreçte bir varoluş mücadelesi vermek zorunda kalmıştır.

Peki size,  80 darbesinin sorgulanmasına imkan verecek Anayasa değişikliğine MHP’nin karşı olması garip gelmiyor mu?

Hatta Anayasa değişikliği teklifine “evet” oyu vereceğini ifade eden Ülkücü Hareketin efsane isimlerine Devlet Bahçeli’nin hakarete varan açıklamaları, toplumda şaşkınlığa yol açmıştır.

MHP’nin yaşadığı Psikolojik bir teori olan Stocholm Sendromu ile açıklanabilir. Bu teori, kurbanın cellatına hayranlık ve ilgi duyması olarak özetlenebilecek bir içeriği  sahiptir.  MHP’nin darbeyi gerçekleştiren kesime  karşı korumacı bir tavır alması MHP’nin aklının karışık olduğuna dalalet ettiği gibi, normal bir psikolojik süreç yaşamadığını da göstermektedir.

MHP’nin anayasa referandumu sürecinde yaşadığı travma, beraberinde Ülkücülerin  partiden kopmasını sağlarsa şaşırmamak gerekir. Çünkü MHP’liler ilkeli duruşlarından dolayı Ülkücülerden oldukça rahatsızlar. Belki, ülkücülerle MHP’liler ayrımımı bir bilgi eksiği gibi algılayabilirsiniz. Ayrımı bilinçli ve sosyolojik bir gerçeği işaret ettiği için kullandım. Çünkü  12 Eylül 2010 tarihi MHP’deki en büyük yarılmayı sağlayacaktır.