Kur’an’da Bakara Suresinin 143. Ayetinde şöyle buyrulur: “ Böylece sizi vasat bir ümmet yaptık, ta ki insanlara karşı siz şahit olasınız ve bu peygamberde size tam bir şahit olsun diye

            Evvela vasat: Lügatte: orta, ara, ikisi ortası olan şey.

            Ayetteki anlamına gelince: Fahruddîn Er-Râzî tefsirinde, her iki uçtan uzak olma; iki aşırılık ifrat ve tefritten arî olma; ahlaki bakımdan dengeli olarak faziletli olma şeklinde ifade ettikten sonra “Allah adaleti ‘vasat’ diye adlandırmıştır” diyerek şöyle devam eder:”Çünkü adalet, iki davalıdan birine meyletmez. O halde adil kimse, iki taraftan birine meyletmeyen kimsedir” der.

            Demek ki ayette kast edilen anlamlardan birisi adaletmiş.

            Yine Müfessirimiz, “Sizler insanlar için çıkarılmış olan en hayırlı ümmetsiniz”(A.İmran 110) ayetinden hareketle vasat kelimesinin iyi ve güzel anlamlarını taşıdığını da ifade eder.

            Vasat: İfrat ve tefritten uzak, adaletli, iyi ve güzel olma hali.

            Allah, ümmet-i Muhammed-i,  “vasat” olmakla vasıflandırarak, onu ayet-i kerimesi ile övüyor.

            Burada ben şöyle düşünüyorum. Müslümanlar şayet onun ümmeti ise vasattırlar.

            Yok, vasat değillerse ona ümmet olma vasfını kaybetmişler demektir.

            Yani, ümmet olarak doğulmaz... Ümmet olunur. Olmak: bir süreç; bir hareket; bir yerden bir yere doğru seyretmek. Her daim kendini kontrol ederek o vasıfları taşımak, taşırken toplumsal olarak dönüşmek.

            Ümmet isek: Adiliz, aşırılıklardan uzağız, iyiyiz ve güzeliz. Yani hayırlıyız.

            Böyle olunca ne oluyor? Muhammed Ümmeti insanlar üzerinde şahit oluyor.

            Peki ya şahit olmak? Müfessirimiz bu konuya da değiniyor. Şahit: gören kişidir. Görene müşahede etti denir. Bu şekilde bilen kişiye ise müşâhid.

            Lakin diğer bir anlamı itibariyle, bir şeye delalette o şeye şahitlik olarak adlandırılmaktadır. Müfessirimizin ifadeleriyle “bir şeyi haber veren, o şeyin durumunu ortaya koyan, o şeyin delili sayıldığı için bu haber veren kişi de şahit diye adlandırılır.”

            Özetlersek vasat isen ümmetsin, ümmet isen şahit. Kime? Tüm insanlığa. Ne yapacaksın? Onların halini görecek ve “vasat” vasfınla onlara örnek olacaksın.

            İyi ve hayırlı bir örnek olacaksın.

            En önemlisi taklitçi olmayacak, davetçi olacaksın. Hiçbir zihni çaba göstermeden basitçe tüketen olmayıp üreteceksin. Bu ürettiklerinle arzı mamur hale getireceksin.

Kısacası bir iddia sahibi olacaksın.

Bunlar olunca da başka bir şahitlik hadisesi cereyan edecek. Bu seferde Peygamber, ümmetinin bu hayırlı haline şahitlik edecek.

Aman Allah’ım! O’nun şahitliği ne muazzam, ne harikulade ve İlahi indinde ne kadar makbul bir vakıa...

Şimdi gelelim halimize: Bizler vasat bir toplum muyuz dostlar?

İnsanlara şahit olabilecek, onlara adaleti götürebilecek, hayırlı bir örnek olabilecek kapasitede miyiz? Yoksa sadece taklit ediyor ve tüketiyor muyuz?

Uğursuzların peşinden gitmekten, uğurlu işlere fırsat bulup da el atabiliyor muyuz? Saçma sapan ideolojilerini terk edip  “peygamberim, bu konuda ne buyuruyor acaba?” diye sorabiliyor muyuz?

Dünyada cereyan eden zulümlere gereğince tepki gösterebiliyor muyuz? Bir tarafta açlıktan ölenler varken yedi yıldızlı otellerde üzerine altın tozu dökülmüş pastaları yiyenlerin sakal ve örtülerinin onları hayırlı örnek kılmayacağını haykırabiliyor muyuz?

Petrol zengini görgüsüzlerin yetimlerin, yoksulların malını yediğini dile getirebiliyor muyuz?

Bomba patlatarak her gün onlarca insanı katledenlerin yaptığının, nebevi metoda aykırı olduğunu tüm dünya ya ilan edebiliyor muyuz?

Zalim diktatörlerin İslam Coğrafyasında döktükleri kanlar için acı duyabiliyor muyuz?

Barış için çaba harcayıp dua edebiliyor muyuz?

Özetle bizler Müslümanlar olarak çağımızın vicdanı olabiliyor muyuz?

Ne dersiniz dostlar? Biz bu halimizle gerçekten de ona ümmet oluyor muyuz?