Şalcı Balcı... Adı üstünde “Bacı”, yani kadın... Niye şalcı? Şal satarak geçimini sağlıyor da ondan. Yani elinin emeği ile geçinen bir kadın. Üstelik kocasını kaybetmiş ve çocuklarının geçimi de boynuna dolanmış.

            Tıpkı idam edilirken boynuna geçirilen ilmek gibi!

            Şalcı Bacı Erzurumlu yani hemşerim... Rahmetli babamdan duyardım, oda babasından duymuş; şapka devrimi sırasında piyasada şapka yok, giymek ise yasal zorunluluk, millet birbirinin başından şapkasını kaparak kaçarmış.

            Çünkü herkesi çok kesif bir korku sarmış.

            Şapka imal edilemiyor, dışarıdan gemiler dolusu geliyor, lakin yetmiyormuş. Hatta rivayet edilir ki şapkanın kanunlaşmasından bir ay evvel İtalyan Borsalino kardeşler Karaköy Limanına gemi ile gelip beklemeye başlamışlar. Devrimden sonra hemen gümrük işlemlerini tamamlayıp bir iki gün içerisinde şapkaları İstanbul’a indirerek çok tatlı kâr edinmişler.

Sonrasında Avrupalı şapka imalatçıları bunu bir altın fırsat bilip fötr, panama, kasket ellerinde ne varsa, işe yarasın yaramasın gemilere doldurup soluğu İstanbul’da almışlar. Şapkaları boşaltıp dövizleri alarak ülkelerine dönmüşler.

            Ama yetmiyormuş işte. Bu durumu değerlendiren Vitali Vakko evvela Beyoğlu’nda küçük bir şapka imalathanesi açmış, bu uyanıklığı vasıtasıyla kendini meşhur “Vakko” haline getirirken, bizim daha fazla dövizimizin dışarıya çıkmasına da engel olmuş.

            21 Mart 1988 tarihli Milliyet Gazetesinde fırsatları nasıl değerlendirdiğini kendisi şöyle anlatacaktır:

            “Kapalıçarşı’da bir dükkân açmıştık. Şapkaları gece hazırlar, gündüz satardık. Cumartesi günleri kuyruk olurdu. Öyle kuyruk olurdu ki, izdihamı önlemek için polis çağırırdık.”        

            Dünyada benzeri olmayan bir olay olsa gerek. Şapkacı önünde oluşan kuyruk ve şapkacının bunalarak polisten yardım istemesi.

            Her neyse biz tekrar kaldığımız konuya yani Şalcı Bacı’ya dönelim.

            Şalcı Bacı, hayatını merak ettiğim kendisini rahmet ve hürmetle andığım bir kişidir. Geçenlerde kitapçıda gezerken köşeye sıkışmış bir kitap dikkatimi çekti. Üzerinde “Şalcı Bacı. Türkiye’de Asılarak İdam Edilen İlk Kadının Öyküsü” yazıyordu.

Yazarı Sefer Darıcı olan kitabı tereddütsüzce satın aldım ve okuması için çok sevdiğim bir yakınıma verdim. Çünkü hakikaten elimde okunmayı bekleyen kitaplar vardı; ben ise, hemşerim Şalcı Bacı’yı bir an önce sizlerle paylaşmak istiyordum.

            Bu nedenle okuma işini bir yakınıma verip bana anlatmasını ve önemli gördüğü yerleri işaretlemesini istedim. Eksik olmasın oda ricamı kırmayarak isteğimi tahminimin fevkinde yerine getirdi.

            Ben sizlerle bu yakınım hakkında iki hususu paylaşmak istiyorum.

            İlki kendisinin son derece zeki olup mükemmel muhakeme yürütüp mantıklı neticelere ulaşabilmesi yeteneği... İkincisi ise ailesinden tevarüs eden şekilde CHP’li olması.

            Evet, şimdi anlatılanları paylaşmaya geldi sıra: Dediğim gibi Şalcı Bacı üç çocuğu ile kalmış fakir bir kadın. Dellal olan kocası ölünce ördüğü şalları satarak kendisinin ve çocuklarının nafakasını çıkarıyor. Fakir fakat son derece onurlu bir kişiliğe sahip. Ölen kocası işi nedeniyle Erzurum esnafı tarafından çok sevilen birisi olsa da o bunu istismar etmiyor; hiç kimseden karşılıksız bir şey almıyor. Kendisine yapılan yardımları kabul etmeyip gece gündüz demeden çalışıyor.

Her namazdan sonra vatana millete sonrada yavrularına ve kendisine dua ediyor.(sh: 22)

Bu esnada Erzurum’da herkesin şapka giyeceğine dair hükümetin kanun çıkaracağı söylentisi dolaşmaktadır. İnsanlar tedirgindir. Alışmadıkları ve inançlarına ters gördükleri bir kisveyi kabul edememektedirler.

            Konu bir gün sofranın başında bizim ailenin de gündemine gelir. Büyük oğlu Sinan bu söylentileri annesine aktarırken o “aman oğlum sana ne hökümet işlerinden” diyerek oğlunu susturur ve küçük çocuğu Aziz’in karnını doyurmaya devam eder.

Bu sırada kızı Ayten söze karışır: “ Ana bizde giyinecek miyiz şapkadan?” diye sorar.

Şalcı Bacı cevap verir:

“Sus gız! Ne giyinmesi. Kadın kısmı şapka mı giyermiş! Erkek İşi onlar”(28)

Öyle görülüyor ki Şallı Bacı küçücük Aziz’inin ağzına lokma verirken ileride başına gelecek olaylardan habersizdir; daha doğrusu olacakları tahayyül edebilmek, doğrusu mümkün bile değildir.

Devam edeceğiz, inşallah.