Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz 3 Kasım'la çıraklık sürecini başlattık, 22 Temmuz'da orada kalfalık dönemini başlattık, 12 Haziran'la ustalık dönemine başlıyoruz. Böyle bir süreçle inanıyorum ki iktidarımız Türkiyemize çok şeyler kazandıracak'' dedi.
     Erdoğan, WOW Otel'deki ''İstanbul Shopping Fest''in resmi açılışı ve ''Türkiye'nin Markaları Türkiye'nin Çocuklarını Giydiriyor'' kampanyasının plaket töreninde yaptığı konuşmada, Marmaray, tüp geçit, İstanbul-İzmir otoyolu, hızlı tren, üçüncü köprü gibi büyük projelerinin devam ettiğini kaydederek, bunlar hep 2023'ün vizyonu, 2023'e bakış olduğunu söyledi.
     Sporda birçok uluslararası organizasyonu başarıyla tamamladıklarını belirten Erdoğan, inşa ettikleri kongre ve toplantı merkezleriyle İstanbul'un uluslararası ölçekte bir kongre şehrine dönüştüğünü, 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleriyle kentin, sanat ve kültürel faaliyetlerde adından çokça söz ettirdiğini anlattı.
     Belli bir program dahilinde yürüttükleri finans merkezi hedefinin aynı şekilde adım adım gerçekleştiğini kaydeden Erdoğan, ''Ziraat Bankası'nın genel merkezi İstanbul'a geliyor. Aynı şekilde Halk Bankası Genel Müdürlüğü İstanbul'a geliyor. Vakıfbank Genel Müdürlüğü İstanbul'a geliyor. Sermaye Piyasası Kurulu İstanbul'a geliyor. Aynı şekilde BDDK İstanbul'a geliyor. Böylece İstanbulumuzu Türkiye'nin finans merkezi haline getiriyoruz'' diye konuştu.
     Erdoğan, şehir uluslararası boyut kazandıkça altyapı yatırımlarının da büyüdüğünü, şehrin değişimine göre büyük ölçekli yatırımların devreye girdiğini söyledi.
     Başbakan Erdoğan, ''Biz 3 Kasım'la çıraklık sürecini başlattık, 22 Temmuz'da orada kalfalık dönemini başlattık, 12 Haziran'la ustalık dönemine başlıyoruz. Böyle bir süreçle inanıyorum ki iktidarımız Türkiyemize çok şeyler kazandıracak'' şeklinde konuştu.
     İstanbul şehir içi trafiğini rahatlatmak amacıyla kara, deniz, raylı sistem alanlarında yatırımların süratle devam ettiğini belirten Erdoğan, artık Boğazın altından geçen raylı sistemle Londra'nın İstanbul üzerinden Pekin'e bağlanmakta olduğunu anlattı.
     Bununla da yetinmediklerini, oraya bir de lastikli sistemin gerektiğini söylediklerini aktaran Erdoğan, ''Birileri buna maalesef tahammül edemiyor. 'Nereden de çıktı bu raylı sistem, yok bilmem lastikli sistem. Nereden kaldıracak bunu İstanbul'un mevcut yolları?' diyor'' şeklinde konuştu.
     Aynı zihniyetin birinci köprüye de ikinci köprüye de aynı yaklaşımı yaptığını, şimdi yine aynı yaklaşımı sergilediğini vurgulayan Erdoğan, ''Bunların bu ülkede taş üstüne taş koydukları vaki değil. Sadece hep eleştirirler, sadece engel olmaya çalışırlar'' diye konuştu.
    
     -İSTANBUL İÇİN ÇOK BOYUTLU VİZYON-
    
     Başbakan Erdoğan, İstanbul için tasarladıkları çok boyutlu vizyonun, tek başına kamu yatırımlarıyla, hükümet ya da belediye yatırımlarıyla başarıya ulaşmasının asla mümkün olamayacağına dikkati çekerek, her bir İstanbullunun bu vizyona sahip olması, sahip çıkması ve her bir ferdin bu vizyon için çalışması gerektiğini kaydetti.
     Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Siz, şehrin tanıtımı için milyarlarca dolar akıtın; eğer taksicileriniz sizinle aynı vizyona sahip değilse tanıtım hiçbir işe yaramayacaktır. Siz kongreler için, toplantılar için istediğiniz yatırımı yapın; gelen misafir otelde rahat etmiyorsa, alışverişte kendisini rahat hissetmiyorsa, sokakta güvende hissetmiyorsa tüm yatırımlarınız anlamsız kalacaktır. İşte tüm İstanbul'un, tüm İstanbulluların bu hassasiyet içinde olmaları son derece büyük önem arz ediyor. Turizm söz konusu olduğunda şahsilik ortadan kalkıyor. Bir esnaf, bir taksici, sokaktaki bir satıcı turiste kötü muamele ettiğinde, sadece turisti incitmekle kalmıyor, esnaf kardeşlerini, İstanbulluları, tüm İstanbul'u incitmiş, hepsine zarar vermiş oluyor. Yine marka sahipleri bilecektir... Siz, milyonlarca adet gömlek üretirsiniz, ama bir tanesindeki hata, yanlış, markanın imajını ciddi şekilde sarsabilir. Ya da emek verir, bir marka oluşturur, bir güven oluşturur, ama bir hatalı üründen dolayı müşterinin güvenini kaybederseniz, on yılların emeği heba olur gider. İstanbul'u daha güçlü, daha çok bilinen bir marka haline getirmek için tüm hemşehrilerimize bu hassasiyeti kazandırmak durumundayız.''
     Erdoğan, bu noktada sivil toplum örgütlerinin son derece başarılı ve etkili çalışmalar yaptığını ifade ederek, bugün resmi açılışını yaptıkları Shopping Fest'in, sivil toplum örgütlerinin özverili çalışmalarının bir neticesi olarak ortaya çıktığını söyledi.
     Bu konuda kendisinin brife edildiği gün gerçekten heyecanlandığını ve duygulandığını dile getiren Erdoğan, derneklerle, birliklerle ortaklaşa bir festival düzenlerken, valiliğin, belediyenin, bakanlıkların, kamu ve özel kuruluşların da bu festivali yürekten desteklediğini ve başarılı sonuçlar alınmaya başlandığını bildirdi.
     Erdoğan, bu vizyonun, bu heyecanın hiç eksilmeden, hız kesmeden, büyüyerek, gelişerek devam ettirilmesini özellikle rica ettiğini vurgulayarak, ''Bugün İstanbul'a alışveriş için gelen misafirleri memnun şekilde uğurlayabilirsek, emin olun seneye sadece kendileri gelmeyecek, yanlarında birilerini de getirecekler. Bu festivalde ne kadar başarılı olursak, bu başarı kademe kademe büyüyecek, her yıl kartopu gibi çoğalarak bir önceki yıldan daha fazla turist ve daha fazla gelir sağlayacaktır'' diye konuştu.
     Shopping Fest için kamunun, özel sektörün, sivil toplumun ortaya koyduğu bu başarılı işbirliğinin her alanda gösterilmesi gerektiğine de işaret eden Erdoğan, ''Sadece İstanbul markasıyla ilgili olarak değil şehirlerimizle, ürünlerimizle, değerlerimizle ilgili de ortak markalar üretebilir ve tanıtımında ortak çalışmalar yürütebiliriz'' dedi.
    
     -2023'TE 500 MİLYAR DOLAR HEDEFİ-
    
     Dün, Türkiye İhracatçılar Meclisinin (TİM), ilgili bakanlıklarla, kamu kurumlarıyla birlikte hazırladığı 2023'te 500 milyar dolar ihracat stratejisini hep birlikte kamuoyuna açıkladıklarını anımsatan Erdoğan, hükümet olarak belirledikleri 500 milyar dolar ihracat hedefinin gerçekçi ve ulaşılabilir olduğunu TİM'in çalışmasının da teyit ettiğini ve detaylı bir strateji oluşturulduğunu belirtti.
     Tek başına hükümetin böyle bir hedefi yakalayamayacağını vurgulayan Erdoğan, bu hedefi yakalayacak olanın, ihracatçılar, üreticiler, girişimciler ve yatırımcılar olduğunu söyledi.
     Başbakan Erdoğan, 2002'den bu yana taraflar arasında bir sinerji oluşturduklarını, 36 milyar dolardan aldıkları ihracatı 2008 yılında 132 milyar dolara çıkardıklarını, yani 6 yılda ihracatın 3 kattan fazla arttığını anlattı.
     Erdoğan, şunları kaydetti:
     ''Küresel finans krizine rağmen biraz düştü ama 2010 sonu itibarıyla 114 milyara tekrar tırmandı. İnanıyorum ki bu yıl sonu itibarıyla tekrar biz 130 milyar doları aşarız. Şimdi önümüzdeki 12 yılda ihracatı 4 kat daha artırabiliriz ve 500 milyar dolar hedefine ulaşabiliriz. TİM bu vizyona inanıyor, ihracatçı birlikleri, ihracatçılar inanıyor. Öyleyse biz bunu başarabiliriz ve göreceksiniz biz bunu başaracağız. Bundan hiç endişeniz olmasın. Bunu başarırken de inşallah çok daha fazla marka oluşturacak, uluslararası pazarlara güçlü Türk markalarıyla girecek, oralarda kendimize sarsılmaz yerler edineceğiz. Hiç endişeniz olmasın.''
    
     -ERDOĞAN'DAN UYARI-
    
     Burada bir uyarıyı da yapmak durumunda olduğunu, bunu vicdani bir görev olarak telakki ettiğini kaydeden Erdoğan, şunları aktardı:
     ''Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, toplumsal yapımız, sınırsız tüketime, sınırsız harcamaya, acımasız rekabete, özellikle de bencilliğe müsamaha göstermez. Biz insanı sadece ve sadece bir tüketici olarak gören anlayışın yanında olamayız. Esasen, paylaşımın olmadığı, dayanışmanın olmadığı, yoksulların gözetilmediği bir sistemin sağlıklı ve sürdürülebilir olması da mümkün değildir. Son küresel ekonomik krizin dünyaya verdiği en önemli mesaj da işte bu yönde olmuştur. Bir taraf sınırsız kazanıp sınırsız harcarken, diğer bir tarafta yoksulluk derinleşmiş, adalet duygusu incinmiş, dengesizlik, küresel ölçekte bir kriz olarak tezahür etmiştir. Son küresel krizden ders alarak, sınırsız tüketim ve acımasız rekabet konusunda herkesin kendisini etraflıca sorgulaması, bir vicdan muhasebesi yapması gerekiyor.''
     Bu akşam bu anlamda çok güzel bir etkinliğin de kutlamasının gerçekleştirildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
     ''Bölgede, Kuzey Afrika'da son dönemde meydana gelen gelişmeleri şöyle bir incelediğimizde, altında bu tespitimin yattığını göreceksiniz. Dünyadaki iletişimin artık nereleri, nasıl tahrip ettiğini göreceksiniz. Günde 1 dolara talim eden insanların, hatta onu bile bulamayanların yaşadığı bir dünyadayız. Bu insanlar, sağda solda bakıyorsunuz bir mağazanın vitrininde, ekranda dünyanın değişik yerlerindeki güzellikleri veyahutta o vitrini görüyor ve onun iç dünyasındaki sarsıntılar kine, nefrete dönüşebiliyor. İşte bunu aşabilmek için paylaşımcı olmak, dayanışma içinde olmak, bizim kültürümüzde bizim medeniyetimizde bu var. Eğer bizim ülkemiz, bizim Türkiyemiz bu sıkıntıları yaşamıyorsa, bilesiniz ki hani birilerinin 'sadaka kültürü' diye ifade ettiği mantık var ya... Aslında bizim devlet olarak yaptığımız bir sadaka dağıtımı değildir. Bizim devlet olarak yaptığımız, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin gereği olan, o garip gurebayı, fakir fukarayı bulup arama görevini bize yüklediği için onları bulma anlayışıdır, sadaka anlayışı değildir. Sadaka bireyseldir, zenginin fakiri arayıp bulmak suretiyle sağ elin verdiğini sol elin görmediği bir anlayıştır. Onu zengin arar, bulur. Yoksa şu anda sizlerin devletinize verdiğiniz vergilerle işte o fakir fukarayı arayıp bulup onlara eğitimde, sağlıkta, evine erzak dağıtmada, kömürünü, sobasını ulaştırmada, sosyal dayanışma vakfımızla birlikte verdiğimiz bir hizmettir ve buna 'sadaka' demek o vatandaşların onuru ile oynamaktır. Bunu hiç kimse başka bir yere çekmesin ve bugüne kadar bu yapılmıyorsa bu görev ihmalidir, bugün yapılıyorsa bu görevin yerine gelmesidir. Kimse bunu başka bir yere çekmesin.''