Efendim, korona virüs ile birlikte gelişmiş Dünya devletlerinin gerçek yüzünü görüyoruz. Bu zamana kadar zengin ve seçkin devletlerin hikayeleri hayatımıza bir tür uyuşturucu gibi işlenmişti. O devletleri oluşturan milletlerin şatafatlı yaşantılarına özenti duyuyorduk. Takke düştü kel göründü misali, virüsle birlikte her şey apaçık ortaya çıkıverdi.

Hep birlikte gördük. Amerika’da toplu mezarları ve bir kamyonette üst üste yığılarak çürümeye terkedilmiş yüzlerce cesedi gördük. İngiltere’de virüsten korunmaya çalışan hemşirelerin koruyucu ekipman bulamadıkları için çöp poşetleriyle kamuflaj yaparak korunmaya çalıştıklarını gördük. İspanya ve İtalya’da virüs nedeniyle evde yalnız başına ölen yaşlıları gördük. 70 yaşın üzerindeki hastaların yoğun bakımlara alınmayarak gözden çıkarıldıklarını gördük.  Halbuki bu ülkeler uçak gemileriyle, füzeleriyle, ağır sanayileriyle, robot teknolojileriyle ve şatafatlı hayatlarıyla gelişmiş büyük ülkelerdi. Ancak ne füzeler, ne robotlar, ne de devasa uçak gemileri insanların hayatlarını kurtarmaya yetmedi. 

Virüsten önce, virüsten sonra olarak bazı kavramların tanımlanması yeniden yapılacak olursa, ilk önce “Güçlü Devlet, Mutlu Millet” kavramının yeniden tanımlanması gerektiğini düşünüyorum.

Çok şükür ülkemiz sağlık altyapısı sayesinde bu virüs belasını en asgari etkiyle atlatacak. Bugüne kadar ki veriler, sayılar bunu göstermektedir. Sağlık alanında yapılan yeterli fiziki binalar, modern tefrişat, teknolojik teçhizat ve her bakımdan donanımlı insan kaynağı. Ve zengin-fakir, yaşlı-genç demeden herkes devletin sağlık şemsiyesinin altında. Sağlığa erişimi kolay. Türkiye bu sağlık altyapısı sayesinde örnek gösterilen bir ülke haline geldi. 

Onun içindir ki her daim ve her şartta milletine mutluluk veren bu devletin kıymetini iyi bilmemiz gerekir diyorum. Türk Milletine mensup olmakla gurur ve onur duymamız gerekir. 

Bizim bu görüşümüze muhalefet edenler olabilir. Kardeşim sen ne anlatıyorsun kendi kendine diyenler olabilir.

Sevgili dostlar, adamın birisine sabaha kadar Leyla ile Mecnunun hikayesini anlatmışlar. Sabahleyin adama anladın mı? Diye sormuşlar. Adam demiş ki; Anladım anlamasına da Leyla kim? Mecnun kim? Onu bilemdim demiş. Ortaya bir çözüm yolu koymadan muhalefet etmek böyle olsa gerek. Sen istersen saatlerce anlat, o beyaza siyah, siyaha da beyaz demeye alışmış bir kere. Leylanın kıymetini ne bilsin Mecnun olmadıkça.