İki ay kadar önce üniversiteye giriş sınavının ilkinde gazetelere bir haber düştü. “Aracıyla sınava giden öğrenci bir yayaya çarptı. Ağır yaralanan şahıs hastaneye kaldırıldı. Kazayı yapan öğrenci polis gözetiminde sınava girdi.”

        Bu olay yaşadığımız toplumun uçurumun kenarında olduğunun göstergesiydi. Öğrenci yaraladığı insanın yaşam hakkını değil kendisine sertifikalı tüketici olmanın kapılarını aralayacak imtihana girme tercihini önceliyordu.  Bu örnek olay esasen tüm toplum nezdinde eğitim anlayışımızdaki bir akıl tutulmasıydı.

         Bunun farkında olan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer üniversite sınavlarının bundan sonra yılda dört kez yapılabilineceğinin ve isteyen istediği tarihdeki sınava girilebileceğini beyan ederek bu sorunla ilgili geçici mantıklı bir çözüm önermiştir.

        Öğrencilerin yetişmesindeki problemli meslek merkezli eğitim-öğretim politikalarının artık tartışıldığı ve yapısal reformlarla çözümlenmesi aşamasındayız. Öğrencileri ilkokuldan itibaren öğretmen-veli-sistem üçlüsünün soktuğu cendereden kurtarmak için sayın bakanın düşünceleri ve önerileri büyük bir fırsattır. Mevcut sistem ancak bencil, haz merkezli, insanlık sorunlarına uzak, kendini tamamlayamayan ve tanımlayamayan bireyler yetiştiriyor. Bu sistemin değişimi için öncelikle sayın Başbakan “dindar nesil” kavramını tartışmaya açmıştır. Devamında bakan Dinçer kendisine bir ömür müteşekkir kalacağımız 4+4+4 kesintili eğitim sisteminin hayata geçmesine vesile olmuştur.

         4+4+4 sistemiyle eğitim sistemine birçok yenilikler ve değişimler gelmiştir. Bunların tartışılarak anlaşılmasında toplumumuz açısından büyük faydalar vardır. Bu tartışmalar ulusal bazda yapılmış ve yapılıyor olmasından; bizim niyetimiz sistemin önemli gördüğümüz İmam Hatip Ortaokullarıyla ilgili taşra bazında kavranışıyla ve uygulamalarıyla ilgili problemleri tartışmaktır.

          Öncelikle şunun anlaşılmasında fayda vardır. Artık İ.H.L bir “çevre okul” değildir. Sayın Başbakanın beyan ettiği şekliyle “İmam Hatip Liseleri toplumun göz bebeği olacaktır.” Yani eğitim sisteminin merkezine oturacaktır.İmam Hatip Liseleri orta kısmının olduğu 28 Şubat sürecinden önceki dönemde de devlet ve toplumumuzun zencileştirilmiş beyazları tarafından dışlanan, ötekileştirilen okullar olup; bu okulları tercih edenler de daha çok sosyal çevrenin dış kuşaklarındandı. (Köylerden, fakir semt ve mahallerden, gelir düzeyi düşük ailelerden.)

           Oysa şu an Sayın Başbakan ve bakanın ortaya koyduğu beyanlardan anlaşılıyor ki artık eğitim sisteminin merkezini teşkil edecek ve zihniyet dönüşümüne katkı sağlayarak Anadolu iktidarını kalıcı hale getirecek okullar olarak projelendirilmiştir.

          Bu projelendirmenin farkında olmayan yerel bürokratlar ise örneğin Isparta’da ne yapmışlardır. Bunu sorgulamakta fayda var.

          Isparta’da iki Anadolu, bir adette düz toplam üç adet İ.H.L var. Bu yıl bu okullarda yaklaşık 450 talebe kaydını yaptırdı. Basına açıklandığı kadarıyla 4+4+4 sisteminin gereğinin yerine getirilmiş olması için Hilmi Dilmen İlköğretim Okulu İ.H. ortaokulu olarak açılmasına karar verilmiştir. Peki başka?

          Her türlü engellemelerin olduğu geçmiş dönemlerde üç adet İ.H.L’ye sahip olan Isparta için başka bir ortaokul kararı alınmış mıdır? Hayır. İ.H.L’de okuyan insanlar çok iyi bilir ki İ.H.L’ye normal ortaokullarından öğrenci gelmesi çok nadirdir. Peki, dört yıl sonra bu liseler talebeyi nereden bulacaktır? Açılacak olan bu ortaokula bu yıl kaç öğrenci kaydını yaptırabilir? Yerel bürokratlar şu savunmayı yapacaktır “okullarda anket yaptırdık 350 kişi çocuğunu İ.H. ortaokullarına göndermeyi düşünüyor.”

         Siz insanlara mahallelerde İ.H. ortaokulu seçeneğini sununca kaç kişi gönderecektir; bir de öyle bakın. Isparta’nın her mahallesinden insanlar Hilmi Dilmen ilköğretim okulunun bulunduğu yere on yaşındaki çocuğunu öğretime göndermeye cesaret edebilir mi? Haydi cesaret etti diyelim bunun ekonomik maliyetine katlanmayı kaç kişi göze alabilir ki? Kaldı ki Hilmi Dilmen İlköğretim Okulu kendisi dahi geçen yıllarda yeterli öğrenci bulamamaktayken bütün mahallelerden çocukların buraya akacağını nasıl düşünebiliriz.

         Buradaki problem yerel bürokratların siyasi merkezin hedefini ve projesini anlayamaması, kavrayamamasıdır. Eğer kavramış olsalardı; Isparta’daki tüm ana mahallelerde İ.H. Ortaokulu tercihini canlı olarak insanlara sunarlar ve projenin hayata geçmesini teşvik ederlerdi.

         Sayın Başbakan ve Bakan bu kadar tepkiyi, gerginliği göze alarak radikal bir tavırla bir yıl önce hayal olan kesintili eğitim sistemi ve dindar nesil yetiştirme amaçlı projelerinin verimliliğini sorgulamayacak mıdır? Geçmiş dönemde 450’ye yakın kaydı olan İ.H.L’nin ortaokuluna 300 civarında kayıt yapılmasının nedenini yetkililerden her halde zamanı gelince soracaklardır.

         Yerel bürokratların değişimi görememesi ve yeniliklere ayak uyduramaması nedeniyle İmam Hatip Liselerinin önünü açmak için kurgulanmış proje resmen İmam Hatip Liselerinin ayağına kurşun sıkmaya dönüşmüş görünmektedir.