Son yıllarda dikkatimi çekiyordu ama bu yıl hat safhaya ulaştı öğretmen tercihi. 
Bugün yine eğitim yazacağım. Veliler, artık okuldan çok öğretmen seçmeye başladılar ve çocuklarını istedikleri öğretmene gönderebilmek büyük çaba sarfediyorlar. 
 
Peki, bu noktaya nasıl gelindi? Eğitimi genel anlamda kalitesiz, başarısız, marka ve kurumsal olarak kimlik kazanmış okulları da silik hale getirirseniz, çocuğunu özel okula göndermeyen veya gönderemeyen  veli mecburen öğretmene yönelecek.
 
Bundan 10 yıl önce, başarısı ile dikkat çeken okulların idarecileri, öğretmenleri özellikle seçiliyordu. Bu da okullarda kurumsal kimliği, kurumsal başarıyı beraberinde getiriyor, başarı ciddi olarak artıyordu.
 
Peki sonra ne oldu? Sonra okul müdürleri, öğretmenler sadece puan sistemine göre atanmaya başladı. Hiç kimse kusura bakmasın ama iyi öğretmende, kötü öğretmende, iyi idarecide, kötü idareci de aynı torbaya girince sorunlar büyüdü.
 
Fen Lisesi’ndeki geriye gidişin temelinde de bu yanlış sistem yatıyor. Siz Isparta’nın en iyi, en zeki öğrencilerine, en kötü öğretmeni verirseniz olacağı bu.
 
Birileri çıkıp “Hiç kimseye kötü öğretmen diyemezsin” diye açıklama yapabilir, tepki gösterebilir. Ama kusura bakmayın “kötü öğretmende, kötü idarecide var.” Sadece öğretmenlikte değil, her mesleğin iyisi, kötüsü var.
 
Yine, bazı arkadaşlar:”Bu söylediğiniz ve önceden uygulanan sistem haksızlık değil mi? İyi öğretmen, idareci atanmayan okula haksızlık edilmiyor muydu?” diyebilir.
 
Evet, bu görüşe saygı duyarım ve haklılık payı var. Ancak, her öğretmen gibi, her öğrenci, her veli bir değil. Hedefine ulaşmayacak, verdiği emeğin, eğitimin karşılığı manevi ve başarı anlamında alamayacak olduktan sonra iyi öğretmeni öğrenci ve velisi bilinçli olmayan okula vermenin anlamı olmasa gerek.
 
Aynı şekilde, öğrencisi ve velisi iyi okula, kapasitesi düşük öğretmen verirseniz, öğretmen kaldıramaz ve okulunu değiştirmek zorunda kalır. Bu durumu bizzat ben yaşadım. 
Ayrıca, her okula aynı derecede başarılı iyi öğretmen ve idareci bulma şansınız yok. O halde öğretmenleri en fazla katkısı bulunabilecek okullara vermek en doğru karar olmaz mı?
Bununla birlikte bütün okulların başarısı, marka değeri aynı değil, olamaz. Dünyada binlerce üniversite var ama sadece 5 – 6’sı marka olmuş, başarısı ile dikkat çekmiştir.
 
Türkiye’de de aynı durum söz konusudur. Hem liselerde, hem özel okullarda, hem üniversitelerde bütün kurumlar aynı değildir. Böyle olunca da aynı muameleyi görmeleri söz konusu değildir.
Peki ne yapmak lazım? Bana göre önce tehlikeyi görmek lazım. Veli çocuğunun geleceği için okul seçmeyi bıraktı, öğretmen seçmeye başladı. Çünkü, çocuğunun başarısını, geleceğini okulun kurumsal kimliğinde değil, öğretmenin şahsi başarısında arar oldu.
 
Gidişat, kişisel başarıların, kurumsal başarıların önüne geçmesi yönünde. Geçen hafta, 3 öğretmen ismini, okullarından çok fazla duydum. Hatta bir çok velinin, Isparta’nın en iyi okulları arasında gösterilen okulda, çocuğunu istediği öğretmene verememesi durumunda, özel okula gideceğini söylemesi çok tuhafıma gitti.
 
Veli diyor ki aslında:”Ben okula değil öğretmene geldim. Daha önce okula, okulun kurumsal başarısına geliyordum. Şimdi o yok. İyi öğretmen varsa, benim istediğim iyi öğretmene çocuğum verilirse, çocuğumu bu kurumda okuturum. Başarı öğretmene bağlı. Kurumun, sistemin verdiği hiçbir şey yok.”
 
Bilmem derdimi anlatabiliyor muyum? İyiye gitmiyoruz. Bu gidiş bütün Türkiye’de aynı ama Isparta daha hızlı. Bu duruma Milli Eğitim Bakanlığı’nın önlem alması gerekiyor.
 
Yoksa, önümüzdeki yıllarda öğretmen istekleri nedeniyle ciddi sorunlar çıkabilir. Şahıslara bağlı başarı her zaman çökmeye mahkumdur.