Hükümetin geçtiğimiz hafta içerisinde açıkladığı yeni teşvik paketinde Isparta gelişmiş birçok ille eşdeğer tutularak ikinci bölgede gösterildi. Şehir dışında olduğum için bu konuyu yorumlamam bugüne kaldı.

Yanılmıyorsam bundan 7 veya 8 yıl öncesinde AKP hükümetin ilk yıllarında yine illeri ve bölgeleri ayırarak teşvik kapsamına alan Hükümet Isparta’yı 10 dolar gibi bir rakama istediğimiz sistemin dışına itmişti. Hükümetin bu kararına Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Eyüp Avcular ve o günün meclisi gazetelerin ilk sayfasından verdikleri ilanla büyük bir tepki göstererek sesini duyurmaya çalışmış, bununlada yetinmeyerek Demirköprüden hükümet meydanına yürüyerek hükümete kırmızı kart göstermişti.

İkinci teşvik paketinden de istediğini alamayan Isparta, umutlarını bağladığı üçüncü teşvik paketindende büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak Kayseri, Eskişehir gibi her alanda gelişmiş illerle aynı katogoriye itilmiştir. Hükümetin bundan önceki ve son teşvik paketinde Ispartaya bakış açısı ortadadır. Bu saatden sonra vah-tüh demenin bir anlamı yok, önemli olan bundan sonraki süreçte Isparta kaybettiklerini nasıl geriye alır, mağduriyetini nasıl giderir, mevcut değerlerini yurt içinde ve yurt dışında nasıl ön plana çıkartır bunun hesabını yapmalıyız.

Olaya iki türlü bakmamız gerekiyor. Şayet hükümet Ispartayı üçüncü veya dördüncü katogoriye alarak bir avantaj sağlamış olsaydı, biz Ispartalılar mevcut yatırımlarımızı bir adım ileriye taşıyabilirmiydik? yoksa bu avantajları kullanmaları için yatırımcıların peşinden koşup gelin Isparta’ya yatırım yapın mı derdik. Elbette avantajlarından maksimum seviyede faydalanır, istihdam ve üretim de büyük bir yol alırdık. Ama maalesef olmadı, peki şimdi ne yapmalıyız. Oturup ağlayacak değiliz herhalde. Herşeyin bir çözüm yolu vardır.

Bir veciz sözden yola çıkarak sonuca varmak istiyorum. ‘İnsanlara balık yemeyimi, tutmayımı öğretmeliyiz’ bugüne balık yemeyi tercih eden Ispartalıların artık balık tutmayı öğrenmesi gerekiyor. Bana göre teşvik Ispartadaki müteşebbislere verilmeli. Özellikle genç jenarasyonu harekete geçirerek üretimde, imalatta, pazarlamada ve birleşmede olmalı. Madem Hükümet Isparta’ya sıcak bakmıyor, o zaman kendi imkanlarımızla, enerjimizle, heycanımızla bir milad başlatıp, kalkınmanın, büyümenin, birleşmenin startını vermeliyiz.

Daha önceki yazılarımda da sürekli dile getirdiğim konuyu birkez daha tekrarlamakta fayda görüyorum. Isparta’nın geleceğine yön verecek, sorunları aşacak, yatırımcıları biraraya getirecek Kent Konseyi oluşumunu süratli bir şekilde tamamlayarak bir yol haritası çizmemiz gerekiyor. ‘Isparta sahipsiz’ diyen Belediye meclis üyesi Nuri Selçuk’un sesine kulak vermeliyiz. ‘Ben her türlü oluşuma, birlik ve beraberliğe varım’ diyen Milletvekili Nevzat Korkmazın önerisine duyarsız kalmamalıyız. ‘Siyasi ihtirasları bir kenara bırakıp, birlik ve beraberli-ğimizi bozmayalım’ diyen Milletvekili Recep Özel’in bu olumlu yaklaşımını görmemezlikten gelmemeliyiz.

‘Şehrin İmarını yeniden yapmalıyız’ diyen Mimarlar Odası Başkanı Merve Kuyu'yu dikkate almalıyız. Barla girişine ‘Bediüzzaman Said Nursinin yaşadığı topraklar-dasınız’ diyen İl Genel Meclis üyesi Fevzi Özdemir’in önerisini dikkate almalıyız. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Yeterki bir masanın etrafında toplanmayı başarabilelim. 

Yeterki siyasi ihtiraslarımızı ve beklentileri-mizi bir kenara bırakıp, Isparta sevdamızı ön plana çıkartalım. Şehrin dinamiklerini harekete geçiremiyorsak, o insanları Ispartanın geleceğinde söz sahibi yapmak için teşvik etmiyorsak, hükümetin vereceği teşvik neye yarar. Saygılarımla...