Geçen haftalarda Amerika Birleşik Devletleri gizli servisi CIA’nın işkence raporlarından küçük bir bölümü basına yansıdı. İlgili haberin bir köşesinde şu ifadeler geçmekte ”Amerikalı gazeteci Seymour Hersh senato toplantısında CIA’nın işkence raporlarında gizlenen bazı ayrıntıları verdi: Ebu Gureyb cezaevinde Iraklı gençlere ve çocuklara annelerinin gözleri önünde tecavüz edildi ve bu videoya alındı, işte Amerika Birleşik Devletleri böyle savaşıyor.”

Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD modern bir dünya inşa etmeye çalışıyor. Modernizmin ayraç noktası ise seküler yani dindışı olmasıdır. Kendi dinleri ile başlayan savaşları tüm dinleri kapsayacak şekilde genişlemiş ve yeryüzünde din referanslı her toplumsal yapıyı ya yok etme ya da ehlileştirerek modernizmin yayılmasına hizmet eden, bir araç haline gelmesini sağlama mücadelesindedirler.

Dinin toplumsal yapıları ve vicdanları kontrol etme ve yönlendirmesinden kurtaran batılılar; kendilerince özgürleşmişler ve İlah- Rab yerine kendi nefis ve akıllarını koymuşlardır. Tahrif edilmiş dinlerinde de din adamlarını ve bunların nefislerinin buyruklarını ilah ve rab edinmişlerdi. Şimdide tüm dini referanslardan arınıyorlar ve tamamen kendi akıl ve nefislerinin emirleriyle yaşayan bir toplum haline geliyorlardı. İşte bu seküler bir dünya yani modern batı olmaktı.

Avrupa’nın bu hikayesi yaklaşık dört yüzyıldır işleyen bir süreçtir. Son yüzyılına baktığımızda iki büyük dünya savaşıyla, son binyıllık insanlık tarihinde görmediğimiz, insan katliam ve zulümlerine şahit oluyoruz.  Binlerce insanın öldürülmesi sadece matematiksel bir toplama verisi gibidir.

Dini bir emirle kontrol edilmeyen ve kendi nefsini mutlak kural koyucu, belirleyici kabul eden modern insanın, menfaat ve çıkarlarına ulaşmada her yolu ve yöntemi mübah görmesi gayet doğaldır. Çünkü yaptığının hesabının sorulacağının ve ilahi adaletin tecelli edeceğinin inancında olmayan insanı ne frenleyebilir?

Son birkaç yüzyıllık insanlık tarihinde, emperyal güçlerin zayıf kalan toplumlara karşı uyguladıkları zulüm ve işkencelerin psikolojik arka planı kabaca budur. CIA’nın işkencelerinin basına yansıyanları binde birdir. Modern seküler dünyayı frenliyecek dini bir referansı, ahlaki örgüsü, vicdani freni kurumsal anlamda yoktur.
                ----
Ülkemizde bir çok dini cemaatler gibi bir cemaat olan tahşiye grubuna karşı 2010 yılında yapılan polis baskınıyla yaklaşık on yedi ay tutuklu kalmış kişilerin şikayeti neticesi,  paralel yapılanma olarak adlandırılan  ve içerisinde polis, yargı, basınında olduğu bir organize gurubun suç işlediği iddiasıyla yargılanma süreci başlamıştır. Her şey yargılanma neticesinde ortaya çıkacaktır; fakat ortada 17 ay suçsuz yere hapis yatmış ve aslı astarı olmayan suçlarla itham edilmiş bir grup insan var.

İthamlarla tutuklu kalan bu gruba karşı, bu operasyonları yapanlarında, ülkenin en organizeli başka bir grubu oluşturduğunu gösterir birçok kanıt var;
Amerika’da yaşayan Fetullah Gülen bu grupla ilgili konuşma yapıyor, Türkiye’de ona bağlı gazetelerde yazılar yazılıyor, televizyonlarında bu grupla ilgili karanlık senaryolar yazılıyor sonra da polis baskın yapıp, yargı tutukluyor. Sonuçta birçok insan 17 ay hapiste kalıyor.

Bu olayın araştırılması ve yargılanması sürecine karşı Avrupa’dan Amerika’dan tepkiler yağmaya başladı. Suçlanan çevrenin temsilcisi basından takip edebildiğimiz kadarıyla, bu tepkilere olağanüstü değer ve anlam yüklenmekte.  Tepkileri  takdim edişleriyle oluşturmaya çalıştıkları kamuoyu algısı,  açıkça
Avrupa’nın ve Amerika’nın desteğini, yardımını fazlasıyla önemsendiğini gösteriyor. Dünyanın en büyük emperyalist gücü, modern seküler devleti Amerika’nın Türkiye’den daha özgür, haksızlığa karşı duran bir ülke olduğunu sanıyorlar.

Oysa bu dünyanın tutumu ve tepkisi tamamen menfaatinin gerektirdiği  emperyal çıkarınadır. Emperyal çıkarına hizmet etmeyen hiçbir davranış, eylem ve beyanlarda bulunmazlar. Kurumsal akılcılıkları bunu gerektirir.

Hangi dünyayla beraber olunmaya çalışıldığı dünya ve ahiret akıbetimizi belirleyecektir.