Genel Bilgiler

Yüzölçümü: 8.933 km²

Nüfus: 434.771

İl Trafik No: 32

Ege, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerinin kesiştiği Göller Bölgesi denilen noktada yer alan Isparta ili, Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri, Kovada ve Kızıldağı Milli Parkları ile zengin bir fauna ve floraya sahiptir.

İnanç Turizminin merkezi Yalvaç ilçesi Anadolunun kültür zenginliğini tüm ihtişamı ile yansıtmaktadır.

Kayak Merkezinin yeraldığı Davraz Dağı, doğa yürüyüşü ve nehir sporlarına elverişli kanyonlar, mağaralar ve dağları ile pek çok doğa sporlarının yapıldığı merkezdir.

Isparta'nın turizm kapısı Eğirdir, alternatif turizm cennetidir. Dağcılık, trekking, rüzgarsörfü, yamaç paraşütü, kampçılık turizm çeşitlerinden birkaçıdır.

İLÇELER:

Aksu, Atabey, Eğirdir, Gelendost, Gönen, Keçiborlu, Senirkent, Sütçüler, Şarkikaraağaç, Uluborlu,Yalvaç ve Yenişarbademli'dir.

Aksu: Yaklaşık 1200 metre rakımında bulunan Aksu İlçesi, eski adı olan Anamas"ı, ilçe coğrafyasına hakim 2388 m yüksekliğindeki Anamas Dağından almaktadır.

Aksu ilçesinin yeraldığı yörede yapılan kazılarda, ilk çağlardan beri iskana açık olduğu görülmektedir. Yörede, Helenistik çağa ait M.Ö.2. ve 1. Yüzyıldan kalma sikkelere rastlanmaktadır. Yapılan araştırmalardan, Aksu Vadisi ve Anamas yaylaları arasındaki ulaşım zorluklarına rağmen, civarındaki bazı köylerde 16. yüzyıldan beri Pazar kurulmakta olduğu ve bu yörede yoğun bir Yörük nüfusun yaşadığı anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde, Eğirdir'e bağlı bir bucak olarak Yenice adı altında idari konumunu sürdüren Aksu, 26.8.1988 tarihinde ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Aksu ilçesi sınırları içindeki en önemli tarihi kalıntılar: Timbriada, Tynada, Eurymendon Kutsal Alanı ve Roma Köprüsü dür. Yörede turistik önemi olan Sorgon ve Zindan Mağaraları ile Sorgun yaylası Aksu İlçe sınırları içinde bulunmaktadır.

Atabey: Atabey İlçesi kuzeyden Senirkent ve Uluborlu, Batıdan Gönen, güneyden merkez ilçe Isparta, doğudan da Eğirdir ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin kuzeyini ve batısını Barla Dağı ve uzantıları bulunmaktadır.

Selçuklular döneminde bilinçli bir şekilde kervansaray ağıyla donatılan Konya-Antalya güzergahındaki yerleşmelerinden birisi olan (Atabey) önem verildiği, Ertokuş tarafından burada 1224 yılında inşa ettirilen medreseden anlaşılmaktadır. 13. yy. başında tamamen Türkleşen bölgede, önemli bir yerleşim merkezi olarak beliren Atabay" deki medrese Osmanlı devleti eğitim sistemi içinde de fonksiyonunu devam ettirmiştir. Atabey" in 1478,1501, ve 1568 tarihlerindeki kayıtlara göre, Eğirdir "e bağlı bir nahiye olduğu yazılıdır.

İlçe sınırları içinde bulunan başlıca tarihi ve kültürel varlıklar, Harmanören (Göndürle) de meydana çıkartılan 41 Küp Mezarlar, Sidera Bayat Harabeleri, Ertokuş Medresesi, Sinan Camiidir. (18) Atabey ilçesine bağlı olarak, İslamköy Kasabası yanında 4 adette köy yerleşimi bulunmaktadır. Atabey ilçe merkezi Isparta"ya 23 km uzaklıkta olup, çoğunluğu çift yol olmak üzere asfalt yol ile bağlıdır.

Eğirdir:

Eğirdir Gölü güney ucu merkez olmak üzere Burdur Gölü'ne kadar olan bölgeye, İlkçağda Askania adı verildiği sanılmaktadır. Eğirdir Gölü'nün güney ucu kıyıları kuşkusuz bölgedeki ilk kentçiklerden birinin ya da birkaçının yeriydi. Bu yöreye Luwi uygarlığı çağında Askawana, yani "Ada Ülkesi" adı verilmiştir.

Yöre, Arzava Krallığından sonra M.Ö. 1200 yıllarında Friglerin egemenliğine girdi. Daha sonra M.Ö. 687-547 yılları arasında Lidyalılar tarafından işgal edildi. Eğirdir kentinin, Lidya'nın son hükümdarı Kroisos (M.Ö. 560 - 547) tarafından kurulduğu ve ilk adının da "Krozos" olduğu sanılmaktadır. Şehrin iç kalesi de Lidyalılar tarafından inşa edilmiştir.

Eğirdir, M.Ö. 540 yılında Pers İmparatorluğu tarafından zapt edilmiş, yaklaşık 200 sene adı geçen imparatorluğun egemenliğinde kalmış, daha sonra Seleukos egemenliği altına girmiştir. Yöre, Seleukoslar tarafından M.Ö. 188 yılında Apamea (Dinar) antlaşmasıyla Romalılara bırakılmıştır. Roma döneminde "Prostanna" adıyla anıldığı görülmektedir. Prostanna, bugünkü şehrin güneybatı kısmında, Camili Yaylada yer alıyordu. Kent, Ptolemaios'da, Orta Pisidia'da Hierocles'te, Timbriada (Mirahor) ile Konane (Gönen) arasında gösterilmektedir.

Prostanna'nın M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan ve M.S. 214'e kadar basıldığı bilinen sikkelerinde, bugün Eğirdir sivrisi olarak bilinen "Viarus" dağının kabartması yer alıyordu. Prostanna ile ilgili en eski belge, Asia eyaletlerinden bir quaestor propraetor şerefine dikilen ve M.Ö 113 yılına tarihlenen bir kitabedir.

Roma dönemine ait olan ve Eğirdir'in Bedre köyü yakınında bulunan bir sınır taşı da Parlais - Prostanna arasındaki sınırı belirlemektedir.

Prostanna, Limnai (Hoyran) ile birlikte Hıristiyanlığın önemli merkezleriydi. 381 yılından sonra her iki piskoposluk birleştirilmiştir.

Eğirdir ve çevresinin 395'te Bizans egemenliğine girmesinden sonra, şehrin orta çağda "Akroterion" şeklinde isimlendirildiği görülmektedir. Akroterion, Helen dilinde herhangi bir nesnenin en uçtaki ya da en üstteki bölümünü anlatır. Kentin böyle adlandırılması, arkasındaki Eğirdir Sivrisi'nin tüm yörede göze çarpan doruğundan kaynaklanıyordu.

Bizans egemenliğinin son dönemlerinde, şehrin adı, "Akrotiri" olarak geçiyordu. Eğirdir, Bizans'ın Anatolikon Theması sınırına dahildi.

Yöredeki ilk Türk yerleşiminin 1071'den bir kaç yıl sonra gerçekleştiği sanılmaktadır. 1097 Dorilaion (Eskişehir) Savaşı'ndan sonra Türk boylan, Haçlı Bizans baskısı altında Anadolu içlerine çekilmişlerse de kısa bir süre sonra, 1176 Myriokephalon zaferiyle yeniden çevreye yerleşmeye başlamışlardı. Anadolu Selçuklu hükümdarı III. Kılıçarslan, 1204 yılında çevredeki şehirlerle birlikte Eğirdir'i de Selçuklu egemenliği altına aldı. Selçuklu sultanlarının, doğal güzellikleri sebebiyle yaklaşık olarak 75 yıl sayfiye şehri olarak kullandıkları Eğirdir'in, bu dönemde "Cennetabad" olarak isimlendirildiği bilinmektedir.

Anadolu Selçuklu Dcvleti'nin sona ermesinden sonra Teke Türkmenlerinin İğdir boyuna mensup olan Felekeddin Dündar Bey, Hamidoğulları Beyliği'ni kurdu ve önce Uluborlu'yu, daha sonra 1310 yılında Eğirdir'i beylik merkezi yaptı. Eğirdir, 1324-1327 arasındaki 3 yıllık İlhanlı egemenliği dönemi hariç tutulacak olursa, 1391 yılına kadar 78 yıl süreyle Hamidoğulları Beyliği'nin başkenti olmuştur.

Hamidoğulları döneminde Eğirdir'e hakim olan Ahi kültürü, İbni Batuta tarafından şehri çok nüfuslu, güzel çarşı ve pazarları olan, iyi sulanmış meyve bahçeleriyle çevrili bir belde olarak anlatır. Dağlar ile çevrili olması, buraya gelen yolların kolay savunulabilmesi sayesinde Eğirdir, Hamidoğulları gibi küçük bir beyliğin egemenliği döneminde parlak bir hayat sürmüştür.

Hamidoğulları Beyliği'nin sona ermesi ile Eğirdir, beyliğin diğer topraklarıyla birlikte Osmanlı egemenliğine geçti. Osmanlıların ilk egemenlik dönemi çok kısa sürdü. Timur, Ankara Savaşı'ndan sonra Anadolu'yu istilası sırasında Eğirdir'e gelerek kendisine boyun eğmeyen şehri ve halkın sığındığı Nis Adası'nı kuşatarak zaptetti ve bölgeyi 1402 yılında Karamanoğlu II. Mehmet Bey'e verdi.

1415 yılında tekrar Osmanlı egemenliğine giren yöre, kısa bir süre sonra yeniden Karamanoğlu egemenliğine geçti. Bu dönemde Karamanoğlu II. Alaaddin Ali Bey zamanında şehirde basılan sikkelerde "Eğirdir" adının kullanılmış olduğu dikkati çekmektedir.

Osmanlı egemenliği döneminde yörenin devlet sınırlarından uzak kalması, savunma ihtiyacını ortadan kaldırmıştır. Bu dönemde şehrin surları onarım görmemiş, yıkılmaya yüz tutmuş, beylik dönemindeki canlı hayat sönmeye başla­mıştır.

Osmanlı döneminde, 1402 - 1501, 1522 ve 1568 yıllarında yapılan tahrirlerin yer aldığı defterlerde ve Katip Çelebi'nin "Cihannüma" isimli eserinde Eğirdir, Hamid Sancağı'nın kazaları arasında görülmektedir. Bu dönemde Eğirdir, Hamit ilinin kalesinde "Hisar Erleri" bulunan, surlarla çevrili tek şehridir. Bu surlar, 17. yüzyılda, hatta 18. yüzyılın başlarında Fransız seyyah Paul Lucas'ın belirttiğine göre hala sağlamdı.

Osmanlılar döneminde zaman zaman Hamideli Sancağı'nın merkezi olan Eğirdir, Tanzimattan sonra Konya Vilayeti Hamid Sancağı'na bağlı bir ilçe merkezi oldu.

Eğirdir Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra da Osmanlı Devleti zamanındaki ilçe statüsünü sürdürmüştür.

1899 ve 1914 yıllarında Isparta yöresinde meydana gelen şiddetli deprem, Eğirdir'de büyük bir tahribat oluşturmamıştır.

Cumhuriyet Döneminde Eğirdir'de meydana gelen büyük olaylardan birisi de 4 Mayıs 1959 da ki büyük yangındır. Bu yangından sonra Eğirdir yeni baştan imar edildi.


Gelendost: Gelendost ilçesi, Isparta il merkezinin kuzeyinde, Eğirdir Gölünün 10 km içerisinde kurulmuştur. Gelendos ilçesi, ilk çağlardan beri, Pisidya Ülkesi adı verilen Göller Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisidir. M.Ö. 3500 yıllarında “Mirya veya Miryo” adı ile Hititlerin bir kolu olan Anamurla Miryalılar tarafından kurulmuştur. M.Ö. 547 yıllarında bu topraklar Pisidyalıları yenen Pers" lerin egemenliğine geçmiştir. 17 Eylül 1176 yılında yapılan ve bir kısmı da Gelendost Ovasında geçen Miryakefalon Savaşını Türklerin kazanması ile Selçuklu topraklarına katılmıştır. Gelendost daha sonra Hamidoğulları Beyliğinin egemenliği altına girmiştir.

Gelendost, tarihi boyunca Ablada, Sabinae, Myrion, Miryona, Miryo, Myriokafalon, Gelende-Abad, Gelendoz adları ile anılmıştır. 16. yüzyılda Afşar nahiyesine bağlı olan Gelendost, Cumhuriyet döneminde 1930 yılında Afşar"ın yerine nahiye olmuştur. Daha sonrada 6.3.1954 tarih ve 6324 sayılı kanun ile de ilçe olmuştur. Gelendost, Isparta-Konya karayolu üzerindedir. Isparta"ya 80 km uzaklıktadır. İlçenin tüm kasaba ve köyleri ile ulaşım olanakları her mevsim vardır. İlçede halk ağırlıklı olarak tarımla uğraşmaktadır. Elmacılık en önemli uğraş koludur.

Gelendos ilçe merkezinde bulunan tarihi iki cami ile Yeşilköy sınırları içinde bulunan Ertokuş Kervansarayı ilçenin en önemli kültür yapılarıdır.

Gönen: Isparta İl Merkezine 23 km uzaklıklığında, Isparta-Burdur karayoluna 5 km uzaklığındaki Gönen"in tarihi M.Ö. 3-4 yüzyıla kadar dayanır. Tarih boyunca Kaue, Kawaena, Colonia, julia, Augusta, Pia, Fida, Comama, Yuztinianopolis, Gonana, Konana, Könan ve Gönen adları ile anılmıştır. Roma İmparatorluğu Augustos" un Pisidia adı verilen bölgede kurulduğu dört şehirden birisidir. Araştırmalara göre yörede ilk yerleşim birimi Yuvaca, şimdiki yayla adıyla bilinen yerdir. Buraya ilk gelenler Yüreçi göçerleridir.

İlçe zamanla Selçukluların ve daha sonra da Hamitoğulları Beyliği"nin egemenliği altında bulunmuştur. Hamitoğlu Hüseyin Bey, topraklarının büyük bir bölümünü Osmanlı Sultanı I. Murat "a satmıştır . 30 Aralık 1992 tarihinde yapılan düzenleme sonucunda, İğdecik. Gölbaşı, Koçtepe ve Senirce köyleri Isparta İl merkezine, Güneykent Kasabası, Gümüşgün Köyü Keçiborlu ilçesine bağlanmıştır. Gönen ilçesine bağlı yerleşim birimi olarak yalnız Kızılcık Köyü kalmıştır.

Keçiborlu: Isparta il merkezine 40 km uzaklığındaki Keçiborlu ilçe merkezinin tarihi gelişimi Isparta ilçe merkezi ile benzerlik göstermektedir. Keçiborlu tarih boyunca, Eudoxiopolis, Keçik-Borlu, Kiçi-Borlu isimleriyle anılmıştır. Keçiborlu, Hitit, İyon, Lidya, Pers, Helen, Roma, Bizans devirlerini yaşadıktan sonra 1204 yılında Sultan Kılıç Arslan tarafından Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girmiştir. Daha sonra Hamitoğulları Beyliğinde Uluborlu ve Gönen"e bağlı bir kasaba olarak varlığını sürdürmüştür.

Günümüzdeki Keçiborlu ilçesinde korunmakta olan Keçiborlu Höyüğü, Kılıç Höyüğü, Kılıç Fari Harabeleri, Fadıllı Harabeleri, Güneykent şehir kalıntıları, Sinanbey Camii, Senir Hacı Osman Camii, Gümüşgün Sinan Dede Türbesi eski çağlardan kalan eserler ve yerler olarak görülmektedir.

İlçenin başlıca mesire ve yayla turizmi yerleri : Söğüt Dağı Yaylası, Fadıllı Yaylası, Koru Yaylası, Taşoluk Yaylası, Güneydere Uzundere Piknik Yeri ve göleti, Keçiborlu Göleti, Boyralı Sini Yaylası, Aydoğmuş Akdağ Yaylası, Senir, Tepecik ve Ardıçlı Köyleri Burdur Gölü Kenarı Plaj sahasıdır.

Keçiborlu adının, bölgenin küçük tepeciklerinden oluşmasına izafeten Kiçi (Küçük) Bor (Taş) kelimelerinden oluştuğu Kiçiborlu "dan bozulduğu sanılmaktadır.

Senirkent: Isparta İl Merkezine 73 km uzaklığında, Eğirdir Gölü" nün Hoyran Gölü adı verilen kuzey kısmının batısında bir vadide yer alan ilçe, dağ eteğindeki meyilli düzlük bir arazide kurulmuştur. Zira “Senir” dağ eteğindeki meyilli düzlük anlamına gelmektedir.

Senirkent"in bulunduğu bölgenin, tarihin çok eski devirlerinden beri yerleşim merkezi olduğu, buluntulardan ve yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır. Ancak su kanalı, kervansaray, kale gibi ayakta kalmış tarihi yapılara rastlamaktadır. 1370 yılında kurulmuş olan Senirkent 1807de Uluborlu"ya bağlı nahiye statüsüne getirilmiş ve belediye teşkilatı kurulmuştur. İlçedeki başlıca kültür varlıkları: Tymandos Antik Kent, Yassıören Höyük, Garip Höyük, Tohumkesen Höyük, Aralık Höyük Gençali Höyük, Veli Baba Türbesidir.

Sütçüler: Isparta'nın güneyinde yer alan Sütçüler ilçesinin kuruluşunun M.Ö. 200 yıllarına kadar dayandığı bilinmektedir. Bu gün Adada olarak adlandırılan antik kent, Pisidya bölgesinde; Pisidya ile Pamfilya bölgeleri arasında yer almaktadır. 1330 yıllarında Hamitoğulları beyliği Eğirdir" de kurulana kadar Sütçüler Selçuklular "ın elinde kalmıştır .

Osmanlılar zamanında bir süre Kara Bavlu olarak anılmıştır. Zamanla Bavlu şekline dönüşen isim, Cumhuriyet döneminde 1926 yılına kadar sürmüş, bu tarihte yerleşime dağ-dağlık anlamına gelen Cebel ismi verilmiştir. 1938 yılında belde halkının büyük şehirlerde sütçülük yapmaları üzerine isimi Sütçüler olarak değiştirilmiş ve Eğirdir "e bağlı bir nahiye iken ilçe statüsü verilmiştir.

İlçenin belli başlı kültür varlıkları arasında, ilçenin tarihi gelişimini simgeleyen kalıntılarından Adada antik kenti gelir. Antik kent ilçe merkezine 12, Sağrak köyüne 2 kilometre uzaklıktadır. Diğer kültürel varlıkları ise, Sığırlık Harabeleri, Taşkapı Harabeleri, Zorzila Kalıntıları, Sefer Ağa Camii, Çandır Köprüsüdür.

Uluborlu: Uluborlu, tarih öncesi devirlerden beri çeşitli medeniyetlerin hüküm sürdüğü yörede yer almaktadır. Uluborlu"nun 4000 yıl öncesi Hititler tarafından kurulduğu bilinmektedir. Bu döneme ait kalıntılara yörede hala rastlanmaktadır. Uluborlu, Türklerin fethi öncesinde Apolonia, Sozopolis, Mardion, Mardiyon, Mardiaion adlarıylada anılmıştır. 1070 yılında Türklerin egemenliğine girmiştir. Bu devirden sonra Uluborlu, Borgulu, Burgulu, Uluğborlu isimleri de almıştır.

Uluborlu"da yaklaşık 17 türde kiraz yetiştirilmektedir. Uluborlu kirazı Avrupa ülkelerinde çok tutulmaktadır. Ürünün büyük bir kısmı ihraç edilmektedir. İlçede Temmuz ayının ilk haftasında 2 gün süreli Altın Kiraz ve Yağlı Pehlivan Güreş Şenlikleri düzenlenmektedir.

Yalvaç: Göller Bölgesi'nin kuzey kesiminde yer alan Yalvaç'ın kültür tarihi ile ilgili çalışmalar bugüne, kadar bölgede yapılan arkeolojik araştırmalara paralel olarak yürütülmüştür. Yalvaç'ta yapılan tarih öncesi araştırmalar sonucunda birçok yerleşme yeri tespit edilmiştir. Bununla birlikte geç neolitikten eskiye inen bir yerleşme yeri henüz bulunamamıştır. Ancak, devam eden araştırmalar sonucunda erken iskan yerlerine ulaşılacağı inancındayız. Daha öncede belirttiğimiz gibi Tokmacık yöresinde yaptığımız kazılarda yörenin doğa tarihine ait ilginç buluntular elde ettik. Bunlar arasında (gergedan, mamut, at, et obur ve geyikgiller) çok değişik memeli hayvanlara ait olabilecek kalıntılar karışık halde bulunmuştur. Bu hayvanlara ait kalıntıların tümü "Geç Miyosen" dönemine ait olup, günümüzden yaklaşık 9 milyon yıl öncesi yörede yayılım gösteren memeli fauna topluluğunun bulunduğunu yansıtmaktadır.


Yenişarbademli: Yenişarbademli, Beyşehir Gölünün batısında, Toros Dağlarının kuzey uzantısı olan Anamas Dağları ile bütünleşir. İlçe doğusunda, Beyşehir, batısında Aksu ve kuzeyinde Şarkikaraağaç ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin rakımı 1150 metredir. İlçe sınırları içerisinde bulunan Dedegöl Dağı (2892 m) ile Isparta"nın en yüksek dağıdır. Yenişar tarih boyunca pek çok uygarlığa sahne olmuştur. Yapılan araştırmaya göre, M.Ö. 4000 yıllarında Etiler , M.Ö. 1500 yıllarında Frikyalılar, M.Ö. 800 yıllarında İyonlar, M.Ö. 600 yıllarında Lidyalılar, M.Ö. 446 yıllarında Persler, M.Ö. 190 yıllarında Romalılar, M:S. 395 yıllarında da Bizanslar yörede uygarlık kurmuşlardır.

1071 Malazgirt Zaferinden sonra 1142 yıllarında Selçuklu topraklarına katılabilmiştir. 1810 yılında Konya Vilayetine bağlı bir kaza olmuştur. Selçuklulara ait Kubad-ı Abad Sarayı kalıntıları da ilçe hudutları içinde yer almaktadır.

Yenişarbademli, Şarkikaraağaç üzerinden asfalt yol ile Isparta il merkezine 177 km uzaklıktadır. Yenişarbademli" nin , başlıca gelir kaynağı, tarım, hayvancılık, orman işçiliği ve balıkçılıktır.

COĞRAFYA

Akdeniz Bölgesi Göller Yöresi'nde yer alan Isparta'nın doğusunda Konya, batısında Burdur, güneyinde Antalya ve kuzeyinde Afyon illeri ile çevrilmiştir.

İlin en yüksek dağı, 2892 m. ile güneydoğuda bulunan Dedegöl Dağı' dır. Diğer önemli dağları ise; Akdağ, Topraktepe, Barla Dağı, Sultan Dağları, Güllüce Dağı ve Davraz Dağı' dır.

Akarsular genellikle göllere dökülmekte olup, sadece Aksu ve Köprü Suyu Antalya hudutları içerisinde Akdeniz'e dökülmektedir. İlin en büyük gölü, yaklaşık 468 km² ile, Türkiye'nin 4'ncü büyük gölü olan Eğirdir Gölü' dür. Bu gölün kuzey kesimine Hoyran Gölü denilmektedir. Beyşehir ile Burdur göllerinin bir bölümü de Isparta hudutları içerisindedir. Kovada-I ve Kovada-II Hidroelektrik Santrallerini çalıştıran Kovada Gölü ile Karatepe üzerinde yer alan ve bir krater gölü olan Gölcük de diğer önemli göllerdendir.

Isparta'nın yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlıdır. Çevredeki göllerin iklim üzerinde önemli etkisi vardır. Yağışların büyük bir bölümü kış ve ilkbahar aylarında düşmektedir.

TARİHÇE

Isparta yakın çevresi ile birlikte PİSİDİA yöresinin önemli yerleşim merkezlerinden birisidir. Yöredeki yerleşmenin tarihi paleolitik (Eskitaş) dönemine kadar dayanmaktadır. Pisidia bölgesi M.Ö. 2000"lerde Luvi ve Arzava topluluklarının yerleşim alanı idi. Hititler de zamanında bölgeyi ele geçirmek istemişler, ancak yüzyıllar boyu uğraşmalarına karşılık Arzava ülkesi üzerinde kesin bir egemenlik kuramamışlardır.

M.Ö. 1200"lerde Balkanlardan gelen “Ege Göç Kavimleri” Arzava ülkesi konfederasyonunun siyasi varlığına son vermişler, Anadolu"nun siyasi yapısını bütünüyle değiştirmişlerdir. Bu tarihten itibaren M.Ö. 8. yüzyıla kadar Firigler, M.Ö. 690"da Lidyalılar, M.Ö. 546"da Persler yöreye hükmetmişlerdir. M.Ö. 334"de Büyük İskender"le Hellenistik döneme giren Isparta"da bu döneme ait bir yerleşim merkezi olarak Minassos (Minasın) dikkat çekmektedir. M.Ö. 323"de Büyük İskender"in ölümü üzerine Isparta sırası ile Bergama Krallığı"nın, Seleukos"ların, M.Ö. 190- M.S. 395 Roma İmparatorluğunun, M.S. 395-1204 Bizans İmparatorluğunun egemenliği altına girmiştir.

Roma Dönemine ait yerleşim merkezleri Bayat (Selevcia, Sidera)-Atabey, Apollonia-Uluborlu, Antiocheia-Yalvaç, Adada-Sarak-Sütçüler, Neopolis-Şarkikaraağaç, Debenae-Gelendost'dur.

Isparta Bizans döneminde 7. ve 9. yüzyılda yapılan idari taksimata göre bir eyalet olmuş ve dini merkez niteliği almıştır. 8. yüzyılda kısa bir süre Abbasi yönetimine giren kentin adı Arap kaynaklarında Sabart olarak geçmektedir. Kent 1204 yılında Selçuklular tarafından feth edilmiş ve Isparta"da Türk-İslam dönemi başlamıştır. 1300 yılında Hamitoğulları egemenliğine giren kent, 1390 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Isparta 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile birlikte vilayet olmuştur.

Muhabir: Haber Merkezi