Isparta Temel (Turan) mahallesi Eskolya Rum sokağında bulunan karma Rum İbdidaî Mektebi bitişiğinde eski bir evde doğan Oduncu Fakih Ağa, küçük yaşta anne ve babasını kaybeder.

Isparta Rum tüccarlarından Yanni Kumbasoğlu konağı bakıcılarından hayırsever Sehros (Seher) Hanım’ın himayesinde büyüyen oduncu Fakih Ağa büyüme döneminde “İslâm üruğundandır, İslâmdır.” (ailelerin geçmiş ataları) denilerek Hıristiyanlık öğretisi yerine, yakında bulunan Çubukçuzade Mustafa efendi müedresesine gönderilir. Oduncu Fakih Ağa “saf” olduğundan burada pek bir şey öğrenemez. Sadece her namazda, yarı küçük sesle söylediği: “Yerin ve göğün yaratıcısı Allah’dır” sözlerini namaz süresince tekrar ederdi. Başka dûa bilmezdi. Vakit namazlarına gider, minberin sağ yanına, her zaman oturduğu yere oturur. Namazını bu tek söylem-dûa ile edâ ederdi.      
                                                                              
1913’lü yıllarda Isparta Ticaret Meclisi üyesi Isparta Rum’u,  Tüccar Serafettinoğlu kendisini evlendirmek istese de: ”ben köseyim, evlenmem” derdi.                  Beyaz eşeğinin semerini gün aydınlanmadan vurur. Dere mahallesi, Ağlasun eski yoldan tepelere gider. Yıldırımın (Şimşek)musallat olduğu, çarpık meşeleri bulur. Baltasıya parçalar. Eşeğine yüklerdi.

Bazen yıldırım düşmüş ardıç ağaçların yarılmış gövdelerinde yuva kuran Sincap ve yavrularını dokunmaz. Sadece diğer ağaçları odun haline getirir; eşeğine yüklerdi.
1913’lerde Isparta’ nın para babaları sadece Rum ve Ermeni mahallelerindeki ailelerden çıkardı. Fakih Ağa işte odunlarını bu ailelere satardı. Satardı da hiç parasını almazdı. Ispartalı Rum tüccarlardan Yanni Kumbasoğlu, Serafettinoğlu, Usta Kulaksızoğlu, Andaç Ayvazoğlu gibi varlıklı Ispartalıların evlerinin odun ihtiyaçlarını sağlardı.

Oduncu Fakih Ağa’nın odun ihtiyacını sağladığı tüccarlar İzmir’ den her ay mal getirirlerdi. Ispartalı Rum ve Ermeni tüccarlar kendisine odun parası yerine bazı malzemeler getirirlerdi: Aydın sabunu, Denizli havlusu, alaca kumaşları, yemeni ayakkabıları, göğnek ve iç don için patiska astarları yine bu tüccarlar sağlardı.

Oduncu Fakih Ağa, Perşembe günleri kış-yaz demez: Karanlık çökünce Dere mahallesinde bulunan Vasili ‘nin Un değirmenine giden ve bir kısmı yüksek hatıldan yere kaçan suyun altına girer. Hiç üşümez, bir güzel yıkanır. Ertesi günkü Cuma namazı için tertemiz bir şekilde kendini hazırlardı.

İnsanlarla pek konuşmaz. Şakacıktan vatandaşlar, kensine  reçineli çıra falan ısmarlarlar. Ama o pek bu şiparişleri aklına alamaz., yerine getiremezdi. Kaymakkapı  şehir merkezine indiğinde bazen hatırınaz insanlar kendisine “Mecnun Ağa” diye de hitap ederler, şerbet ikramında bulunurlardı. Ağlasun’a doğru, şimdi sel kumlarının altında kalmış, kaya içine oyulmuş Andon kilisesine doğru, eşeğiyle yokuşa tırmanırken asla eşeğine binmez, yayan yürür. Yıldırımın musallat olduğu Ardıçları bulur, parçalar mahalleye indirmesi hep işi oldu.
Oduncu Fakih Ağa, 1921’in bir kış günü, niye oralara gittiği veya kimin aklına uydu  bilinmez: Ispartalı Rum Tüccar Temelidis Ağa’nın çay boyundaki şarap ve Sakızlı Rakı üreten fabrikasının önünde yarı baygın ahalde bulunur. Doktor Niko’ya (Paçacıoğlu) götürürler. Yüksek miktarda alkol verilmiş. Kurtarılamaz. Vefat eder. Pir-i Sultan mezarlığına defnedilir.
Eşeği, odun baltası yanında yoktur. Her zaman eşeğinin sırtına attığı halı heybesi yanındadır. Bu heybesinin gözlerinin birinde kurumuş ve  ekmek, peynir, kuru üzüm,  diğer gözünde de kına, hamam kesesi, bir sabun, hiç bir zaman ezberleyemediği, el yazma ayet yazmaları bulunur.

Bayram AYGÜN’ ün ”Osmanlı Ispartası’nın Kültürel Vaziyeti” adlı eserden. 2015-Isparta 
Muhabir: Haber Merkezi