Osmanlı döneminde Konya eyaletine bağlı Isparta sancağının küçük bir kasabası olan Barla, geçen yüzyılda ve günümüzde, tabiat güzelliği, insanlarının iyiliksever duruşlarıyla ünlü bir beldemizdir. Büyük din bilginlerimizden Saidi Nursi’nin, inananlara ışık olan eserlerini yazdığı yerdir. Barış, esenlik, düzgün iletişim, hoşgörü, din güzelliğinin en güzel uygulandığı beldemizdir.
Barlalı güzel insanlarımızın sadece birinden bahsedeceğim: Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Mahmut Bülbül’den.
Osmanlı döneminden bugüne “Bülbül” ailesinin ortak soy adlarını sevecen, yardımsever duruşlarıyla Barla ve çevresinde hep bahsettirmişler.
Bülbül ailesi, adlarını Osmanlı’nın son yılları ile yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında duyurmaya başlamış. Küslerin barıştırılması, anlaşamazlıklarda bile akıl danışılan sözü dinlenen bir aile olmuştur. Barla, Osmanlı’dan günümüze bu görüntü bu süreçle gelmiş.
Mahmut Bülbül ailesi soy adını çevresinde ulu-güzel sesiyle Kur’an okumasıyla ünlü Büyük Baba’ sın dan alır. “Bülbül” adını, soyadı kanunu 1934 de yürürlüğe girdiğinde, yeni Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri vermiş.
Barla–Eğirdir gölü kıyı boyunca birkaç yerleşimden birisi de Bülbül dağı bölgesidir. Kurtuluş savaşında Isparta Kahramanı Hafız İbrahim Demiralay’ı yetiştiren Hafız Nuri’nin annesi de Barla karşısında Yenice köyünde oturur. Ve Barla’dan, Bülbül soyadını alan sülaleden “Binliler” sülalesinden gelin gitmiştir Yenice köyüne..
Eğirdir’ den gelen tapu memurları bu bölgenin de adını Prof. Dr. Mahmut Hoca’nın dedesinin bülbül sesiyle yüce kitabımız Kur’an-ı güzel okumasından dolayı yeni Türkiye Cumhuriyati devletin bir jesti (iyiliği) olmuş. Dede Bülbül Hoca 1926’lı yıllarda Barla’ ya “Sürgün”e gönderilen İslâm ÂLİMİ Said-i Nursi’yi sahiplenenlerden birisidir.
Dede Bülbül Hoca’ nın güzel sesiyle Kur’an-ı okumasından etkilenen Barla rumlarından bazı ailelerin 1918’li yıllarda Müslüman olmalarını araştırmalarımda tespit ettim.
1963’lü yıllarında o zamanın çocuğu bugünün akademisyeni SDÜ Tıp Fakültesi Cerrahi Ababilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Bülbül ile baba Tevfik Süleyman Bülbül arasında karşılıklı bir toplum sözleşmesi ( sözlü akid) gerçekleşir. 1963 de ilkokulu Barla da birirdikten sonra koyun yetiştircisi Baba Tevfik Süleyman, oğlu Mahmut’un fikri zekâsını keşfeder.
Yine de oğlu Mahmut Bülbül’den bireysel söz alma ihtiyacı duyar.
Büyük dedelerinin adını taşıyan geniş, Çamdağı ve Eğirdir göl manzaralı bölgede, koyunlarının otlatıldığı alanda baba Bülbül, sağ elini havaya kaldırır. Oğlu ’nun dikkatini çekerek işaret parmağıyla koyunlarını gösterir. Moğol İmparatoru Timur davranışı ciddiyetiyle; oğul Mahmut Bülbül’ e: ”Ey oğul bak! Ya koyun çobanlığı, ya tahsil” der.12 yaşındaki çocuk Mahmut’un küçük, ama aktif zekâsıyla babasının söylediğini hemen kavrar.
Barla eşrafından, lafı dinlenen Büyükanne Binlihanım torunu Mahmut’u eğitirken; dara düştüğünde, kafasını gökyüzüne, yeri-göğü yaratanın, bereketin geldiği yere kafasını hep kaldırmasını öğütlememişti.. Bu eğitimle nurlanan Oğul Mahmut, babacının şartlı sorusu karşısında kendini sağlama alır.
Kafasını kaldırır, insanların üzerine rahmetin yağdığı gök yüzünün derinliklerine bakar. Allah’ a dûalı ellerin açıldığı yukarı istikametten, semanın derinliklerinden, geldiğimiz ve yine gideceğimiz topraga doğru kafasıyla kararlı bir tavır verir: “Evet, okul” der Küçük Mahmut!.
Küçük Mahmut’un “okuyacağım “ sözü üzerine ailesi Mahmut’u okumak için Senirkent ’e götürür. Ancak, baba Tevfik Süleyman Senirkent’ de sanata yönelik okulun bulunduğunu, çocuğundaki cevherin daha da başka alanlarda olabileceğini düşünür. Baba Bülbül, okul arayışına girer. Ankara ve İstanbul’ da (1964) araştırma yapar. En güzel eğitimi Ankara da alacağını anlar. Senirkent’de okumaya çalışan oğluna bir şiirle eğitimini Ankara da sürdürmesi gerektiğini anlatır. Kalkıp Ankara’ya giderler.
Ortaokul, liseden sonra Gülhane Askeri Tıp Akademisine girişinden itibaren memleketimize iyi bir şekilde hizmet etmeye başlayan oğul Prof. Dr. Mahmut Bülbül bütün gücünü halka kullanır. Uzun bir askeri görevden sonra rahmetli Demirel’in ricası ile SDÜ’ye gelir. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı, Prof.Dr. Mahmut Bülbül’ ün Isparta’mız ve ülkemiz için bir cevher olduğu anlaşılır.
Günümüzde ise, Rektör Çarıkçı’nın yönetiminde SDÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi düzelmeye doğru hızla gidiyor. Kutsal Türkiye’ mizin dört bir yanından SDÜ TIP’ a tedavi olmak için binlerce insanımız, yabancılar şu günlerde akın etmeye başladılar. Prof.Dr. Mahmut Bülbül ve diğer öğrencileriyle birlikte çalışan cefakar arkadaşlarıyla insan sağlığının düzelmesi yolunda çaba gösterdiklerini gözlemlemekteyiz.
Barla Bülbül dağından Kur’an sesi yankılanmış, bu sesle yetişen Sayın Prof. Dr. Mahmut Bülbül Hoca, Isparta’nın Mahmut Hocası olmuş. Isparta’nın sağlık sesi olmuş.
Araştm: Bayram AYGÜN-Emekli öğretm.2016 –Isparta

Barlalı güzel insanlarımızın sadece birinden bahsedeceğim: Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Mahmut Bülbül’den.
Osmanlı döneminden bugüne “Bülbül” ailesinin ortak soy adlarını sevecen, yardımsever duruşlarıyla Barla ve çevresinde hep bahsettirmişler.
Bülbül ailesi, adlarını Osmanlı’nın son yılları ile yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında duyurmaya başlamış. Küslerin barıştırılması, anlaşamazlıklarda bile akıl danışılan sözü dinlenen bir aile olmuştur. Barla, Osmanlı’dan günümüze bu görüntü bu süreçle gelmiş.
Mahmut Bülbül ailesi soy adını çevresinde ulu-güzel sesiyle Kur’an okumasıyla ünlü Büyük Baba’ sın dan alır. “Bülbül” adını, soyadı kanunu 1934 de yürürlüğe girdiğinde, yeni Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri vermiş.
Barla–Eğirdir gölü kıyı boyunca birkaç yerleşimden birisi de Bülbül dağı bölgesidir. Kurtuluş savaşında Isparta Kahramanı Hafız İbrahim Demiralay’ı yetiştiren Hafız Nuri’nin annesi de Barla karşısında Yenice köyünde oturur. Ve Barla’dan, Bülbül soyadını alan sülaleden “Binliler” sülalesinden gelin gitmiştir Yenice köyüne..
Eğirdir’ den gelen tapu memurları bu bölgenin de adını Prof. Dr. Mahmut Hoca’nın dedesinin bülbül sesiyle yüce kitabımız Kur’an-ı güzel okumasından dolayı yeni Türkiye Cumhuriyati devletin bir jesti (iyiliği) olmuş. Dede Bülbül Hoca 1926’lı yıllarda Barla’ ya “Sürgün”e gönderilen İslâm ÂLİMİ Said-i Nursi’yi sahiplenenlerden birisidir.
Dede Bülbül Hoca’ nın güzel sesiyle Kur’an-ı okumasından etkilenen Barla rumlarından bazı ailelerin 1918’li yıllarda Müslüman olmalarını araştırmalarımda tespit ettim.
1963’lü yıllarında o zamanın çocuğu bugünün akademisyeni SDÜ Tıp Fakültesi Cerrahi Ababilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Bülbül ile baba Tevfik Süleyman Bülbül arasında karşılıklı bir toplum sözleşmesi ( sözlü akid) gerçekleşir. 1963 de ilkokulu Barla da birirdikten sonra koyun yetiştircisi Baba Tevfik Süleyman, oğlu Mahmut’un fikri zekâsını keşfeder.
Yine de oğlu Mahmut Bülbül’den bireysel söz alma ihtiyacı duyar.
Büyük dedelerinin adını taşıyan geniş, Çamdağı ve Eğirdir göl manzaralı bölgede, koyunlarının otlatıldığı alanda baba Bülbül, sağ elini havaya kaldırır. Oğlu ’nun dikkatini çekerek işaret parmağıyla koyunlarını gösterir. Moğol İmparatoru Timur davranışı ciddiyetiyle; oğul Mahmut Bülbül’ e: ”Ey oğul bak! Ya koyun çobanlığı, ya tahsil” der.12 yaşındaki çocuk Mahmut’un küçük, ama aktif zekâsıyla babasının söylediğini hemen kavrar.
Barla eşrafından, lafı dinlenen Büyükanne Binlihanım torunu Mahmut’u eğitirken; dara düştüğünde, kafasını gökyüzüne, yeri-göğü yaratanın, bereketin geldiği yere kafasını hep kaldırmasını öğütlememişti.. Bu eğitimle nurlanan Oğul Mahmut, babacının şartlı sorusu karşısında kendini sağlama alır.
Kafasını kaldırır, insanların üzerine rahmetin yağdığı gök yüzünün derinliklerine bakar. Allah’ a dûalı ellerin açıldığı yukarı istikametten, semanın derinliklerinden, geldiğimiz ve yine gideceğimiz topraga doğru kafasıyla kararlı bir tavır verir: “Evet, okul” der Küçük Mahmut!.
Küçük Mahmut’un “okuyacağım “ sözü üzerine ailesi Mahmut’u okumak için Senirkent ’e götürür. Ancak, baba Tevfik Süleyman Senirkent’ de sanata yönelik okulun bulunduğunu, çocuğundaki cevherin daha da başka alanlarda olabileceğini düşünür. Baba Bülbül, okul arayışına girer. Ankara ve İstanbul’ da (1964) araştırma yapar. En güzel eğitimi Ankara da alacağını anlar. Senirkent’de okumaya çalışan oğluna bir şiirle eğitimini Ankara da sürdürmesi gerektiğini anlatır. Kalkıp Ankara’ya giderler.
Ortaokul, liseden sonra Gülhane Askeri Tıp Akademisine girişinden itibaren memleketimize iyi bir şekilde hizmet etmeye başlayan oğul Prof. Dr. Mahmut Bülbül bütün gücünü halka kullanır. Uzun bir askeri görevden sonra rahmetli Demirel’in ricası ile SDÜ’ye gelir. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı, Prof.Dr. Mahmut Bülbül’ ün Isparta’mız ve ülkemiz için bir cevher olduğu anlaşılır.
Günümüzde ise, Rektör Çarıkçı’nın yönetiminde SDÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi düzelmeye doğru hızla gidiyor. Kutsal Türkiye’ mizin dört bir yanından SDÜ TIP’ a tedavi olmak için binlerce insanımız, yabancılar şu günlerde akın etmeye başladılar. Prof.Dr. Mahmut Bülbül ve diğer öğrencileriyle birlikte çalışan cefakar arkadaşlarıyla insan sağlığının düzelmesi yolunda çaba gösterdiklerini gözlemlemekteyiz.
Barla Bülbül dağından Kur’an sesi yankılanmış, bu sesle yetişen Sayın Prof. Dr. Mahmut Bülbül Hoca, Isparta’nın Mahmut Hocası olmuş. Isparta’nın sağlık sesi olmuş.
Araştm: Bayram AYGÜN-Emekli öğretm.2016 –Isparta
Muhabir: Haber Merkezi





