Toplumda son yaşanılan olaylarda bazı kavramlar bayrak yapıldı; yaşam biçimi, toplumsal uzlaşı, diktatörlük gibi.

              Ana hatlarıyla; saat 22-06 arası gece alkol satışının, alkollü içeceklerin tanıtım ve reklamlarının,  on sekiz yaşından küçüklere satışının, eğitim-öğretim kurumlarında, spor salonlarında vs. yerlerde satışının yasaklandığı alkol düzenlemesini gerekçe göstererek yaşam biçimine müdahale edildiği iddia edildi.

            Toplum güvenliği, huzuru ve sağlığı için yapılmakta olan bu tür düzenlemeler ( yetersiz olmakla beraber),  kişisel yaşam biçimlerine müdahale değildir.

            Bu insanlara, senin başın açık; öğrencilik, avukatlık, hakimlik yapamazsın, doktor, öğretmen olamazsın, özel okulda dahi çalışamazsın, namaz kılmıyorsun   subay olamazsın, imam hatip lisesinde okumuyorsun üniversiteye gidemezsin denilse ne hissederlerdi acaba?

            Bu toplumun ana gövdesini oluşturan Müslüman insanlar yaklaşık bir yüzyıldır böylesi bir müdahale ile karşı karşıya. Bu süreç içerisinde yaşam biçimini bırakın, yaşamlarına müdahale söz konusudur. Hala Türkiye’de ki laik çevrelerin ideolojik baskıları nedeniyle özgürlükler yeterince yasalarla sağlanamamıştır. Ağır müdahale sürecini yaşamış insanların birçoğu,  henüz yaşantılarında ve zihinlerinde o yasaklığı atabilmiş değildir.

            Toplum tarafından, ülkede bu ayın başından beridir yaşanılanlar; laik çevrelerin ideolojik baskısını,  yıkıcı tarzda devam ettirme kararlılığı olarak algılanmaktadır.  Yasakların, müdahalelerin müsebbibi zihniyetin ve izdüşümlerinin yaşam biçimine müdahale, özgürlükten dem vurmalarını ikiyüzlülük olarak görmektedir.

     ---- -------

            Son on yılda başörtüsü sorununun hukuki yollarla çözümü chp'nin önceki lideri tarafından toplumsal uzlaşı kavramıyla engellenmiştir. Aynı kavram cumhurbaşkanlığı seçiminde de en fazla kullanılan ibaredir. Bu son olaylarda da iktidarın toplumsal uzlaşı sergilemediği, istediğini yaptığı köpürtülmüştür.

            Başörtüsü yasağını koyarken toplumsal uzlaşıyı nasıl sağladınız?

Gezi parkı yahut yasakçı bir anayasadan kurtulup daha özgürlükçü, sivil   bir anayasa değişikliği konusunda “topluma soralım, referandum yapalım” denildiğinde niçin “ hayır” denilmekte?

            Toplumsal uzlaşınız nedir? Bu uzlaşıyı sağlamada bir yönteminiz var mıdır? Yoksa şimdiye kadarki beyaz Türkler olma ayrıcalığıyla,  istediğiniz her şeyin kabulü,  toplumsal uzlaşı alanını mı oluşturuyor?

            Oysa toplumsal uzlaşı; siyasal alan üzerinde seçim barometresiyle oluşabilecek bir neticedir.

            Son olaylarla, toplumun siyasal partilerce, seçim yoluyla, temsili sistemine dayalı yönetim şekli, sokaklar üzerinden sokaktaki azınlığın iradesine özgü, doğrudan yönetim şekline dönüştürülmek istenilmiştir.

            Muhalif siyasal partiler, temsil ettiklerinin arkasına çekilmiş ve doğrudan yönetimin önünü açmışlardır.

            Toplumun ana gövdesini oluşturan karşı tarafta aynı yönetimi tercih ederse ne olur?  Sokakta ki kalabalıklar nasıl anlaşır? Yoksa istenilen böylesi bir kaos ortamı mıdır?

            ---------------

            Sokaktaki eylemcilerin taşıdıkları sembol ve ideolojik talepler üzerinden düşünürsek,  bu toplum diktatörlüğü;   o düşünce ve ideolojilerin devletin kurumlarına hakim olduğu dönemlerde en koyu, acımasız biçimde yaşamıştır. Diktatörlüğün tarifini yapmak için 1950 öncesine ve devamında darbeler, vesayetler dönemlerine bakmak gerekir. Bu toplum hala o günlerin etkisini silebilmiş değildir.

            Türkiye’de ortak özelliği laik, batıcı olan ve şu an sokaklardan temsil edilen beyaz Türklerce Menderes, Özal, Erdoğan diktatördür.

Seçimle işbaşına gelmiş ve seçimle gitmeyi kabul eden bu üç sivil siyasetçinin en belirgin ortak özellikleri;  askeri vesayeti kabullenmemeleri, direnmeleri ve milletin genelini kucaklayan özgürlük koşullarını oluşturmaya çalışmalarıdır.

-------------------

Türkiye’de içerisinde farklı renkler taşımakla beraber, iki ana sosyal grup var.

İlki, bu toprakların fetihlerle ilk sahipleri olan Müslüman değerlerinin taşıyıcısı, tarihsel derinliği ve kültürü ile milletin ana gövdesini oluşturan gruptur.

Diğeri; yenildiği milletlerin yaşam değerlerini, kültürlerini taklit etmek, benimsemek üzerine bina edilen batılılaşma hareketiyle oluşmuş derinliği olmayan ve yaşadığı toplumun geleneği, inanç değerleriyle mücadele eden  gruptur.

 Buradaki ana sorun şudur.Batılı laik kesim ortaklaşa yaşam birikim ve kültürüne sahip değildir. Çünkü böyle bir kültüre sahip olacak tarihi birikim, değer oluşması, yaşam çeşitliliği ve zenginliği yoktur. Taklit üzerinden değer ve birikim oluşmuyor. Uzun bir yazı konusu olacak bu hususun anlaşılması için sadece bilindik şu örneği vermekte fayda görüyorum; bu toplumda yüzyıllardır birlikte yaşadığımız Kürt kavmi, son seksen yıl içerisinde ancak son beş-on yıldır toplumsal alanda kendilerini ifade edebilmektedir.

Son toplumsal olaylar, şımartılmış çocuklardan ve egosu tatmin edilen büyüklerden faydalanılarak, ülkeyi yönetilemez hale getirerek; toplumun yaşam biçimine, kültürüne, ekonomisine, güvenliğine ve on yıllık özgürlükleri genişletme birikimine müdahaledir.