Bir şehir düşünün;

Yıllardır gülün, lavantanın, toprağın ve suyun kokusunu taşısın. Özellikle bahar mevsiminde, insanın içine işleyen bir rayiha (güzel, hoş koku) yayılsın sokaklarından. O şehir, Isparta’dır.

Bugün artık Isparta yalnızca “güller diyarı” değil, “kokunun başkenti” unvanını da taşımaya hak kazandı.

Çünkü 275 yıllık Aya Baniya (Meryem Ana) Kilisesi, Isparta Belediyesi’nin titiz çalışmasıyla restore edilip “Misparta Koku Medeniyeti” adıyla yeniden hayat buldu.

Tarihi bir taş binanın duvarları arasında artık binlerce yıllık bir kültür kokuyor.

Aya Baniya’nın kokudan gelen hikayesi

1750’li yıllarda Rum ve Hristiyan topluluklar tarafından inşa edilen Aya Baniya Kilisesi, o dönemde hem ibadet yeri hem de koku ve şifa merkezi olarak kullanılmış.

Gül suyu hastalara şifa niyetine verilmiş, lavantalar kaynatılıp yağları çıkarılmış, kokular karıştırılarak ilaç yapılmış.

Yıllar geçmiş, atıl bir sessizliğe bürünmüş.

Ama şimdi yeniden doğdu.

Artık o mekânda tarih ve doğanın kokusu yükseliyor.

Müze, sadece bir sergi alanı değil kokunun medeniyet yolculuğunu anlatan yaşayan bir hafızaya dönüştürüldü. Mezopotamya’dan Roma’ya, Mısır’dan, Osmanlı’ya kadar uzanan koku tarihine ait eserler, yazıtlar, parfüm şişeleri, imbikler ve müzenin orijinal parçaları burada sergileniyor.

En etkileyici detay ise şüphesiz 4 bin 500 yıllık parfüm formülünün yeniden üretilmiş olması.

Gülün de içinde bulunduğu 16 ham maddelik o özel karışım, artık Misparta’nın sembollerinden biri. İsteyen tüm ziyaretçiler bu kokuyu “Misparta Koku Medeniyeti” müzesinde koklayabiliyor.

“Mis Isparta, mis gibi şehir”

Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen, bu projeyi anlatırken yalnızca bir restorasyondan değil, bir kültürel dirilişi anlattı. “Aya Baniya Kilisesi, yüzyıllar boyunca kokunun ve şifanın merkezi olmuş. Biz de bu tarihi yaşatmak istedik. Harabe haldeydi, restore ettik ve geçmişine uygun bir kimlikle yeniden canlandırdık. Şimdi burada hem tarihi kokular sergileniyor hem de kişiye özel parfümler üretiliyor”.

Başkan Başdeğirmen, kentin koku potansiyelini şöyle özetledi.:

“Isparta, dünyanın gül yağı ihtiyacının yüzde 65’ini karşılıyor.

Gülyağı parfümün kalıcılığını sağlayan en önemli maddedir.

Isparta artık sadece gülün değil, kokunun da başkentidir.”

Gerçekten de öyle.

Bu şehir, 803 endemik bitkisiyle yalnızca bir üretim merkezi değil, doğanın kimyasını sanata dönüştüren bir laboratuvar.

“Misparta Koku Medeniyeti” projesi, sadece güzel kokularla dolu bir müzenin fazlasını da ortaya çıkararak Isparta’nın köklerinden gelen bir hikâyeyi kulaklarımıza fısıldıyor.

Bir koku düşünün; 4.500 yıl öncesinden bugüne kadar gelen bir formül…

Reşat Aydemir’den Başkan Başdeğirmen’e ziyaret
Reşat Aydemir’den Başkan Başdeğirmen’e ziyaret
İçeriği Görüntüle

Bir şehir düşünün; o kokuyu yeniden yaşatıp dünyayla buluşturuyor.

İşte o şehir, bizim Isparta’mız.

Kokuların dili, kelimelerden çok daha kalıcıdır. Ve o koku, artık Isparta Belediyesinin bir çalışmasıyla “Misparta” diye şeklinde noktalandı.

Fatih Kaplan

Köşe Taşları

Kaynak: Haber Merkezi