Beş milimetreden küçük bu parçacıklar; tükürükte, kanda, anne sütünde, karaciğerde, böbrekte, dalakta, hatta beyin dokusunda ve kemiklerde bile tespit edildi. Peki bu görünmez düşmanlar sağlığımızı nasıl etkiliyor?
Her geçen yıl artıyor
Bilimsel veriler, insan vücuduna giren mikroplastiklerin 1990’dan bu yana altı kat arttığını gösteriyor. Özellikle ABD, Çin, Kuzey Afrika ve İskandinavya’daki artış dikkat çekici. Yani mikroplastikler sadece çevresel bir sorun olaktan çıkıp, sağlık krizi haline gelmeye başladı.
Organlarda birikiyor mu?
2024 ve 2025’te yayımlanan araştırmalar, mikroplastiklerin vücudun farklı bölgelerine ulaşabildiğini ortaya koydu:
Kemiklerde: Çin’de yapılan bir çalışmada, eklem ameliyatı geçiren kişilerin kemiklerinde mikroplastik bulundu. Bu parçacıkların kas ve kemik gelişimini zorlaştırabileceği düşünülüyor.
Kalp ve damar sisteminde: İtalya’da şah damarı plaklarında mikroplastik tespit edildi. Bu kişilerde felç ve kalp krizi riskinin 4,5 kat arttığı görüldü.
Beyinde: ABD’de yapılan araştırmada, bunama teşhisi konmuş kişilerin beyinlerinde diğerlerine göre 10 kat fazla mikroplastik bulundu.
Direkt hastalık nedeni mi?
Uzmanlar, mikroplastiklerin tek başına hastalık yapıcı olmadığını, ama var olan riskleri artırabileceğini belirtiyor. Yani asbest gibi doğrudan bir felakete yol açmıyorlar; fakat hücrelere zarar vererek insanları kalp-damar hastalıklarına, kansere, bunamaya veya solunum rahatsızlıklarına daha yatkın hale getiriyorlar.
En büyük endişeler
Kronik enflamasyon (yangı) riski: Uzun vadede organ fonksiyonlarını bozabilir.
DNA hasarı ihtimali: Nanoplastiklerin hücre içine girerek genetik hasara yol açabileceği öne sürülüyor.
Kanser bağlantısı: Henüz kesinleşmese de, özellikle bağırsak kanserleriyle olası ilişkiler araştırılıyor.
İlaç tedavilerini zayıflatma: Bazı çalışmalar, mikroplastiklerin kanser ilaçlarının etkinliğini azaltabileceğini gösterdi.
Solunum yolu riski
Mikroplastikler yalnızca yiyecek ve içeceklerle değil, havayla da vücudumuza giriyor. Bilim insanları, astım hastalarının mikroplastiklere karşı daha savunmasız olabileceğini söylüyor. Bu nedenle araştırmalar, hava kalitesi ile mikroplastik yoğunluğunu birlikte inceliyor.
Çözüm ne olabilir?
Araştırmacılar henüz kesin bir eşik değer belirleyemedi. Ancak hayvan deneyleri, düzenli maruz kalınan mikroplastiklerin bağışıklık ve metabolizma üzerinde olumsuz etkiler yarattığını gösteriyor. Uzmanlar, bu verilerden yola çıkarak plastik kullanımının azaltılması, daha güvenli alternatiflerin üretilmesi gerektiğini vurguluyor.
“Plastiğin sisteme girmesini en baştan engellememiz lazım” diyor araştırmacılar. Örneğin hastanelerde kullanılan plastik maskeler bile bu açıdan tartışmalı.




