Isparta'nın Yalvaç ilçesindeki Pisidia Antiokheia antik kenti, Roma döneminin dahi hidrolik bilgisine sahip olduğunu gösteren muhteşem bir su mühendisliği örneğidir. Kent, Sultan Dağları'ndan 11 kilometre mesafeden getirilen suyu, yer çekimiyle her noktaya ulaştıracak bir sistemle donatılmıştır. Kaynağın zenginliği o kadar fazladır ki, günümüzde Yalvaç halkı hala aynı sudan içmektedir.
Dahiyane Bir Mühendislik Örneği
Suyu kente taşıyan sistem, kaynak ile antik kent arasındaki 250 metrelik yükseklik farkını kullanarak çalışır. Hat boyunca ortalama %2'lik bir eğimle ilerleyen su, birleşik kaplar sistemi sayesinde pompaya ihtiyaç duymadan kentin her noktasına ulaşıyordu. Antik kaynaklara göre, kente günde 3 bin metreküp su sağlanıyordu.
Bu sistemin en dikkat çekici özelliği, suyun yüksek basıncına dayanabilmesi için büyük blok taşların oyularak künk haline getirilmesiydi. Pişmiş toprak künklerin bu basınca dayanamayacağını tecrübe eden Romalı mühendisler, anıtsal yapılarda kullandıkları taş bloklardan dayanıklı su boruları oluşturmuşlardı. Bu taş künklerin kalıntıları, günümüzde bile kentin Batı Kapısı yakınlarında görülebilmektedir.
Suyun Sosyal ve Kültürel Önemi
Su, antik dönemde bir kentin yerini belirleyecek kadar önemli bir unsurdu. Antiokheia'da suyun ne kadar değerli olduğu, kentin girişinde yer alan havuzlu şelale çeşmesiyle anlaşılır. Yorgun yolcuları karşılama amacı taşıyan bu yapı, kentin misafirperverliğini simgeler.
Antiokheia, antik dönemde yolların kesişim noktasında yer alıyordu. Güneyden ve batıdan gelen yolcular bu önemli kentten geçerdi. Bu durum, suyun sadece bir mühendislik harikası değil, aynı zamanda kentin sosyal ve kültürel hayatında da ne kadar merkezi bir rol oynadığını gösterir.





