3 MART “DEVRİM YASALARI”NIN 86. YILI “ORTAK BASIN AÇIKLAMASI”

3.Mart 1924 günü Türk Devriminin özünü ve temelini oluşturan,  Laik Demokratik Atatürk Cumhuriyetinin temel yasaları TBMM’de kabul edildi.  429 sayılı yasa ile yüzyıllardan beri süregelen ve Bağımsızlık Savaşı yıllarında Mustafa Kemal ve arkadaşları hakkında ölüm fetvası veren Şeyhülislamlık kurumuna son verilmiş, 430 sayılı yasa ile  “Eğitim ve Öğretim Birliği” gerçekleştirilmiş, 431 sayılı yasa ile de “Halifelik “ kaldırılmıştır.

Genç Türkiye Cumhuriyeti;  kendi varlığı ve meşruiyeti ile çelişen, kurtuluş Savaşı yıllarında işgalcilerle işbirliği yaparak, isyanlar çıkararak, milli hareketi boğmaya ve milli savaşı arkadan hançerlemeye kalkışan, Cumhuriyetin kuruluşu sürecinde cumhuriyetle hesaplaşmaktan vazgeçmeyen kurumların varlığına 3 Mart 1924 yasaları ile son vermiştir.  

Ancak karşı devrim sürecinde 60 yıldır tahrip edilen devrim kanunları bugün ne yazık ki yok sayılmaktadır. Çağdaş eğitim kurumlarının yerlerini  “Kuran Kursları”, köy enstitülerinin yerlerini imam hatipler almış durumda. Cumhuriyet döneminde hazırlanan tarih kitapları değiştirilmekte, bilimi yol gösterici olarak kabul eden eğitimcilerin yerine tarikat müritleri geçirilmektedir. Hatta bölgede liderlik sıfatı altında, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanına Halife unvanı bile layık görülmektedir.

 28 Şubat sürecinin müdahalesiyle geri çekilen karanlık güçler, yine batılı egemen güçlerin desteğiyle saldırılarına devam etmektedir. Devrim Kanunları'na son öldürücü darbeler indirilmektedir.

1920lerde Sevr’e karşı bağımsızlık savaşı verenleri, yani Mustafa Kemalleri “Teşkilatı Milliye sergerdeleri”  diyen zihniyetin takipçileri,  bu gün egemen gücün işgal politikalarını ve katliamlarını demokrasi ve özgürlük adı altında kutsamakta, onlarla iş ve güç birliği içinde Türk devrimine, devrimlerin ve cumhuriyetin kurucu kadrosuna soysuzca saldırmaktadırlar.

Bu ülkede bugün Türk Ordusu’nu arkadan vurmaya, Türk yargısını “iğdiş” etmeye kalkışan din taciri siyasi örgütlenmeler var. Medyada kalemini kiralamış devşirmeler, ülkesine ve ulusuna yabancılaşmış aydın sıfatını kullanan dönekler var!  1919 lardaki ihanet tohumları ne yazık ki bugün hâlâ iktidar partisinin yarattığı ortam içinde yeşeriyor. “Eee şimdi biz onları fişliyoruz.

 40 sene onlar bu halka yaptı, inşallah sıra bizde” sözleriyle ayrımcılık yapan ve fişlemeleri hem itiraf eden hem de savunanlar… Muhaliflere “İktidara karşı çıkanların kanını tahlile yollamak gerekir. Bu kanı bozuklar…” diyerek saldıranlar… Kendilerine muhalefet eden Medyaya “Tuu sana…” diyerek tükürenler… Aslında Milli devleti yıkma fetvalarının mimarları olduklarını ele veriyorlar.

Türkiye tarihinde görmediği büyüklükte bir kuşatma altındadır.  Cumhuriyet, bir yıkım ve hatta dağılma tehdidiyle karşı karşıyadır. AB İlerleme Raporları ile “Lozan” imha ediliyor. Açılım safsatası adı altında Türk milleti ırklara, mezheplere, cemaatlere, tarikatlara, şeyhliklere bölünmekte, parçalanmaktadır.

Cumhuriyeti kuran Türk ulusu "alt kimlik" oluyor.   Türk kültürü göz ardı edilirken, Özgürlükleri boğan ortaçağ artığı, Tarikat ve etnik gurup kültürü baş tacı ediliyor.  Millî devlet, felce uğratılmış, kendini savunamaz hale düşürülmüştür. AB-ABD dayatmaları karşısında, Millî Egemenlik, tarikat ve cemaatlerin egemenliğine dönüştürülüyor.  Egemen gücün hukuku, Cumhuriyet hukukunu tasfiye etmektedir.

Bu tablo, AKP-Cemaat- AB - ABD ittifakının Türkiye’yi istila ve işgal savaşının tam ortasına sürüklediğinin göstergesidir. Savaş tüm cephelerde vahşice sürüyor. Bir askeri çıkartma ve hava harekâtı yapılmadan ÜLKENİN DİRENCİ FELÇ ediliyor. 

Bu şer ittifak Türkiye’yi CEPHEDEN SALDIRIYLA DEĞİL İÇERDEN SIKIŞTIRARAK diz çöktürüyor. Bu karşı devrim askerleri Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin olmazsa olmaz temel ilkelerini hedef alan yıkıcı politikaları hayata geçirme yarışında Damat Feritleri, Ali Kemalleri aratmıyorlar.

Artık savaş,  topla, tüfekle,  silahla değil, Ulus devlet, ulusal irade, ulusal hukuk yok edilerek, ulusalcıları imha ederek sürdürülüyor. Burada imha edilmek istenen, boğulmak istenen,  katledilen Devrim yasalarıdır, Cumhuriyettir, Türk ulusudur, Atatürk’tür.

Hani Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz” demişti.  Hani Devrim Kanunlarında şeyhlik, şıhlık. Mirlik gibi unvanlar yasaklanmıştı.  Bu kanunlar Halen Anayasamızda duruyor. Üstelik değiştirilmesi mümkün olmayacak şekilde.

Ama bir savcıya  “cemaatlere komplo hazırlamak” gibi bir suçlama resmen yöneltilebiliyor... Suçlamanın bu şekilde olması bile yasalara aykırı. Çünkü bu ülkede her tür tarikat ve cemaat yapılanması Devrim Kanunları’na göre yasadışıdır...

Buna karşın Bu süreçte cemaatin önünde diz çökmeyenler ya sindiriliyor ya da tutuklanıyor. Ülke hızla Dinci bir faşizme doğru sürükleniyor. 

Peki, Cumhuriyet Devrimi Kanunları’nı uygulama görevi, Cumhuriyeti yıkma eylemi içinde olanlara mı bırakılacaktır?  Bunların Türkiye’nin bağımsızlığını savunacaklarını ve Cumhuriyet Devriminin yasalarını uygulayacağını hayal etmek bile, bugün gafletlerin en büyüğüdür.

Tevhidi Tedrisat Kanunu, Cumhuriyet eğitimini parçalayanlara mı terk edilecektir?
Tekke ve Zaviyeleri Kaldıran Kanunu uygulamak, tekke ve zaviyelerin müritlerine, şakirtlerine mi bırakılacaktır?


Milli Devlet, milli devlet yıkıcılarının eline mi terk edilecektir? Türkiye’nin güvenliği, ABD ve İsrail ile işbirliği yaparak Türk Ordusu’nu arkadan vurma tertipleri içine girenlere mi teslim edilecektir?

         Türkiye şu anda hukuk devleti olmaktan çıkmış, faşist baskı ve korku devleti haline getirilmiştir. Ama işin ilginci, en çok korkanlarda, er ya da geç saltanatlarının biteceğini ve halka hesap vereceklerini bilen, devleti faşist baskı ve korku devleti haline getiren bu günkü siyasi kadronun en tepesinde oturanlardır.  Her gün daha da çok hata yapmaları ve çırpındıkça batmaları da bundandır. Kaçacak yerleri kalmamıştır.

 Saldırganlıkları bu nedenledir. Ama korkunun ecele faydası yoktur. Gün gelecek divan kurulacak,  o ”Yüce Divan’da bunların hesabı sorulacaktır”.  İşte o gün,  bugün teslim almaya çalıştıkları hukuk ve hukuk sistemi kendilerine  çok gerekecektir. Bunu hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar.   Unutmasınlar ki  “Beraber yürüdük biz bu yollarda...” diyerek çok güvendiği ABD, kullanılmış bir kâğıt mendil gibi kendilerini deliğe süpürmesi de yakındır.


Türk ulusunun yeniden emperyalizmin güdümüne girmemesinin, yeniden bağımsızlık savaşı vermek zorunda kalmamasının, bir daha emperyalizmin piyonlarının yeniden yönetme yetkisi ile iş başına gelmemesinin,   güvencesi olan Kemalist Devrim yasalarının ışığıyla yetişmiş olan bizler,  Kemalist devrimi yok etmeye yönelik tüm tehditlere karşın, devrim yasalarını koruma ve savunma mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeye kararlıyız 

3 Mart 1924′ün yani Devrim yasalarının kabul edilişinin 85. yılında; Türk Devrimi’nin kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’le arkadaşlarını, uygulayıcılarını, devrim yasalarını önerenleri içtenlikle anıyor, saygın anıları önünde eğiliyoruz.

 

ISPARTA ULUSAL GÜÇ BİRLİĞİ

1.         Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesi

2.        Cumhuriyet Halk Partisi Isparta İl Örgütü

3.        CUMOK Isparta Temsilciliği

4.        Demokratik Sol Parti Isparta İl Örgütü

5.        Eğitim- İş Isparta Şubesi

6.        Alevi Kltr.Dern. Isparta Şubesi

 
7.        İşçi Partisi Isparta İl Örgütü

8.        Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Isparta Şubesi

9.        Tüm Gençlik Birliği Isparta Şubesi

10.      Türkiyem Topluluğu Isparta Temsilciliği

11.      Y.Kuşak Köy Enst. Dern. Isparta Şubesi

 

Muhabir: Haber Merkezi